Olgu Sunumu

Adrenal Tutulumu Olan Hodgkin Lenfomali Bir Olguda Florodeoksiglukoz Pozitron Emisyon Tomografi-Bilgisayarli Tomografinin Tanisal Degeri

10.4274/jcp.96168

  • Dogan Köse
  • Yavuz Köksal

Gönderim Tarihi: 22.05.2014 Kabul Tarihi: 05.09.2014 J Curr Pediatr 2016;14(2):100-103

Hodgkin lenfomada (HL), modern tedavilerle basarinin artmasi geç etkilerin önlenmesi için tedavi yogunlugunu azaltacak yeni yöntem arayislarini getirmistir. HL’de nadir tutulan, adrenal bezlerdeki malign hücre infiltrasyonunun saptanmasinda florodeoksiglukoz (FDG) pozitron emisyon tomografi-bilgisayarli tomografinin (PET-BT) hassasiyet ve özgüllügü yüksektir. Bir yil önce pubik killanma ve meme büyümesi nedeniyle arastirilan 7,5 yasindaki bir kiz hasta, yeni baslayan ates, halsizlik, kilo kaybi ve gece terlemesi yakinmalariyla basvurdu. Muayenesinde; hepatosplenomegali, evre 2 pubars ve evre 1 telars saptanan hastanin FDG PET-BT’sinde; yaygin lenf nodu tutulumu, dalak ve sol sürrenal bezinde artmis aktivite görüldü. Hastaya biyopsiyle HL, klinik ve laboratuvar degerleriyle de prematür pubars (PP) tanisi konuldu. Antineoplastik tedavi sonrasi çekilen FDG PET-BT’si tamamen normallesen, pubars ve telarsi duran hastada, 12 yasindayken normal puberte basladi ve hasta halen sorunsuz olarak takip edilmektedir. Bu yazida PP ve HL tanisi alan ve FDG PET-BT’sinde adrenal bezde artmis aktivite saptanan bir çocuk olgu sunulmustur.

Anahtar Kelimeler: Adrenal, çocuk, pozitron emisyon tomografi, Hodgkin, pubars

Giris

Çocukluk çagi lenfomalarinin yaklasik olarak %40’ini olusturan Hodgkin lenfomalarda (HL) riske dayali tedavi protokolleri ile olaysiz ve genel sagkalim oranlari ileri evrelerde bile %70-85’e ulasmistir (1). Bu sonuçlar geç yan etkilerin önlenmesi için tedavi yogunlugunu azaltacak yeni evreleme yöntemleri ve prognostik faktör arayislarini hizlandirmistir. Lenfomalar basta lenf nodlari olmak üzere herhangi bir dokuyu etkileyebilmektedir (2). Malign hastaliklarin seyrinde siklikla metastaza maruz kalmalarina ragmen adrenal bezlerin özellikle HL’de tutulumlari oldukça nadirdir (3,4). Normal büyüklükteki organ ve lenf bezlerinde malign hücre infiltrasyonunun saptanmasinda ve özellikle de lenfomalarda florodeoksiglukoz (FDG) pozitron emisyon tomografi-bilgisayarli tomografinin (PET-BT) ekstra lenfatik tutulumun tespiti için kontrastli BT’den daha yüksek bir hassasiyet ve özgüllüge sahip oldugu bilinmektedir (2). Bu yazida FDG PET-BT’de adrenal bez tutulumu saptanan, prematür pubars (PP) ve HL tanili bir çocuk olgu sunulmustur.


Olgu Sunumu

Yedi buçuk yasindaki bir kiz hasta, son bir aydir baslayan ates, halsizlik, kilo kaybi (3-4 kg) ve gece terlemesi yakinmalari ile basvurdu. Özgeçmisinden hastanin yaklasik bir yil önce pubik killanma sikayeti ile basvurdugu bir dis merkezde tetkik edildigi, o dönemde herhangi bir abdominal görüntülemenin yapilmadigi ve hormonal parametrelerinden; sabah kortizolünün; 8,7 µg/dL, (n=5-23 µg/dL) total testosteronun; <0,1 ng/mL (n=3-10 ng/mL) ve dehidroepiandrosteron sülfatinin ise 94 µ/dL (n=19-114 µ/dL) olarak saptandigi ögrenildi. Fizik muayene ile hastada hepatosplenomegali, Tanner evre 1 telars ve evre 2 pubars saptandi. Eritrosit sedimentasyon hizi; 67 mm/h (n=0-20 mm/h) ve laktat dehidrogenazi; 356 u/L (n=125-220 u/L) olan hastanin diger biyokimyasal degerleri, kan sayimi ve kemik iligi incelemesi normaldi. Ebstein-Barr virüs antikorlarindan Ebstein-Barr virüs nükleer antijen immünoglobulin (Ig) G ve viral kapsid antijen IgG (+), digerleri (-) idi. Abdominal tomografisinde; dalakta en büyügü 12 mm çapinda olan multipl hipodens lezyonlar ve paraaortakaval alanda 4,5x2,5 cm boyutunda bir lenfadenopati saptandi. Toraks tomografisinde ise tüm mediastinal kompartmanlari dolduran yaygin konglomere lenfadenopatiler vardi. FDG PET-BT’sinde; sag alt servikal, bilateral supraklaviküler, mediastinal ve intraabdominal lenf nodlarinda, dalakta (difüz) ve sol sürrenal bezde artmis metabolik aktivite (42) saptandi (Sekil 1). Bilateral sürrenal bölgelere yönelik yapilan ultrasonografik ve tomografik görüntüleme çalismalari ise normaldi. Servikal lenf nodlarindan yapilan biyopsi ile hastaya mikst sellüler tip HL tanisi konuldu. Biyopsi sonucunun HL gelmesi ve FDG PET-BT’sinde batin içinde yaygin hastalik bulunmasi nedeniyle adrenaldeki tutulum da malign hastaligin infiltrasyonu olarak degerlendirildi. Pubars nedeniyle degerlendirilen hormonal parametrelerinden, FT4: 1,84 ng/dL (n=0,8-2,2 ng/dL), tiroid uyarici hormon: 2,7 mU/L (n=0,7-6,4 mU/L), prolaktin: 21,28 ng/mL (n=3-24 ng/mL), folikül uyarici hormon: 1,12 mU/mL (n=1,0-4,2 mU/mL), luteinizan hormon: <0,1 mU/mL (n=0,02-0,18 mU/mL), E2; 1,366 ng/dL (n=0,5-2,0 ng/dL), total testosteron; <0,02 ng/mL (n=3-10 ng/mL), dehidroepiandrosteron sülfat; 41,58 µg/dL (n=19-114 µg/dL) ve adrenokortikotropik hormon: 7,550 ng/L (n=25-100 ng/L) idi. Pelvik ultrasonografisinde; uterusun 19x10x7 mm, sag overin 10x9x5 mm ve sol overin de çevre dokulardan ayirt edilemedigi görüldü. Hipofiz manyetik rezonans görüntülemesi ise normaldi. Bu sonuçlarla endokrinoloji departmani tarafindan hastaya PP tanisi konuldu ve takibi kararlastirildi. Hastaya evre 4 SB HL tanisiyla üç defa adriamisin, bleomisin, vinkristin, dakarbazin tedavisi verildikten sonra çekilen FDG PET-BT’nin tamamen normal oldugu görüldü ve ardindan üç defa da siklofosfamid, vinkristin, prokarbazin, prednizolon tedavisi verildi. Daha sonra servikal, supraklaviküler ve mediastinal bölgeye; 1500 cGy, paraaortik lenf nodlari ve dalaga da ayrica 1500 cGy radyoterapi verildi. HL tedavisi ile pubik killanmasi ayni düzeyde kalan ve tedavi sonrasi dehidroepiandrosteron sülfat düzeyi: 49,37 µg/dL (n=19-114 µg/dL) olarak saptanan hasta 12 yasina geldiginde normal puberteye girdi. Hasta halen 13 yasinda ve sorunsuz olarak takip edilmektedir.


Tartisma

Adrenal bezde sinirli kalan ve lenfadenopati veya lösemik tablo yapmayan lenfomalar olarak tanimlanan primer adrenal lenfomalar, temel olarak diffüz büyük B-hücreli lenfomalardir ve tüm non-HL’lerin (NHL) %1’inden daha azini olustururlar (4,5). Primer adrenal HL ise bizim bilgilerimize göre daha önce literatürde sadece üç eriskin olguda tarif edilmistir (Tablo 1) (6-8). Sekonder adrenal lenfomatöz tutulum ise yine çogu NHL’de (4) olmak üzere etkilenen hastalarin %1-4’ünde bildirilmistir (3). HL’nin sekonder adrenal tutulumu da primerde oldugu gibi oldukça nadirdir. HL otopsi serilerinde adrenal bez tutulum oraninin %8 oldugu bildirilse de yayinlanan olgu sayisi oldukça azdir (9). Literatürde çocukluk yas grubunda raporlanmis primer veya sekonder adrenal tutulumlu bir HL olgusu bilgilerimize göre mevcut degildir. Primer adrenal lenfomalarin patogenezi net degildir. Otoimmün adrenalit, adrenal bezde bulunan hematopoetik doku, bazi immün disfonksiyonlar ve dolasan Reed-Sternberg hücrelerinin lenfomagenezde rol alabilecekleri öne sürülmüstür (5,6,7,8,9,10). Adrenal bez lenfomalarinda hastalar kilo kaybi, sirt agrisi ve asikar/subklinik adrenal yetmezlik ile basvurabilirler. Ancak metastazlari genellikle sessiz oldugu için selim adenomlardan ayirt etmek zor olabilir. Ayrica bilinen kanseri olanlarda bile adrenal kitlelerin yaklasik %50’si iyi huyludur (11). Bu nedenle evreleme ve tedavi plani için ayirt edilmeleri son derece önemlidir. Bizim olgumuzda; ates, halsizlik ve kilo kaybi gibi tipik lenfoma belirtilerinin yani sira PP gibi adrenal hiperfonksiyon belirtileri mevcuttu. Lenfomalarda BT; tani, evreleme ve takip için birincil yöntemdir, ancak tümör boyutundaki azalmaya dayali olan BT, HL’de dogru bir belirleyici degildir (12). Çünkü HL’de tümör kitlesinin çok büyük bir bölümünü olusturan reaktif hücreler antineoplastik tedaviden direk olarak etkilenmezler (13). Ayrica kitle formasyonu göstermeyip sadece hücresel düzeyde infiltrasyon görülen durumlarda da hastalik BT ile tespit edilemez (14). FDG PET-BT ayni anda fonksiyonel ve anatomik bilgi saglayan ve habis hücrelerin artmis glukoz alimina dayanan hibrid bir görüntüleme teknigidir. Bu görüntüleme özellikle normal büyüklükteki organlarda varolan malign hücre infiltrasyonunun saptanmasinda önemlidir ki lenfomalarda FDG PET-BT’nin ekstra lenfatik tutulumun tespiti için kontrastli BT’den daha yüksek bir hassasiyet ve özgüllüge sahip oldugu gösterilmistir (2). Ancak kanamali veya nekrozlu metastatik lezyonlar, bir cm’den küçük metastatik nodüller, pulmoner bronkoalveoler karsinom veya karsinoid tümör metastazlari ve düsük FDG alimi gösteren iyi diferansiye nöroendokrin tümörlere bagli yalanci negatiflik görülebilirken, adrenal adenom, adrenal endotelyal kist, inflamatuvar ve enfeksiyöz lezyonlara bagli olarak %5’lik yalanci bir pozitiflik de görülebilir (15). HL’li hastalar %97-100 kuvvetli FDG aviditesi göstermektedir (16). FDG aliminin malign hücreler disinda enflamatuvar hücreler ve enfeksiyonlarda da artmasi FDG’nin neden HL’de iyi bir belirleyici oldugunu göstermektedir. Çünkü HL’de hem malign hücreler hem de tümörün mikro çevresinde bulunan enflamatuvar hücreler FDG alimini arttirmaktadir (17). Sundugumuz olguda, lenfoma tanisi aninda çekilen FDG PET-BT pozitif olmasina ragmen es zamanli adrenal BT negatif idi. Prospektif çalismalarda, HL’de 2-3 kemoterapi döngüsünden sonra FDG PET-BT’si negatif olanlarin mükemmel bir prognoz gösterdikleri, pozitif olanlarin ise relaps risklerinin arttigi saptanmistir (18). Etik nedenlerden dolayi adrenal dokudan histolojik tani yapamadigimiz olgumuzu karisik hale getiren durum PP’nin de HL’ye eslik etmesidir. Daha önce adrenal bez tutulumu gösteren çocuk HL olgusu bildirilmedigi için FDG PET-BT’deki görüntünün PP’den kaynaklandigi düsünülebilir ancak, olguda tek tarafli bir adrenal tutulumun olmasi, androjenlerin artmamis olmasi, ilk tanidan sonra bir yil geçmis olmasina ragmen pubarsin hala ikinci evrede olmasi ve tedavi ile adrenal bezin normale dönmesi lenfomaya bagli tutulumu desteklemektedir.


Sonuç

Evreleme ve tedavinin yönlendirilmesi için hayati bir öneme sahip oldugundan lenfomalara eslik eden adrenal bez lezyonlari mutlaka açikliga kavusturulmalidir. Bu yazida daha önce literatürde bahsedilmeyen, adrenal bez tutulumu gösteren bir çocukluk çagi HL olgusu sunulmustur. Etik Hasta Onayi: Çalismamiza dahil edilen hastadan bilgilendirilmis onam formu alinmistir. Hakem Degerlendirmesi: Editörler kurulu ve editörler kurulu disinda olan kisiler tarafindan degerlendirilmistir. Yazarlik Katkilari Konsept: Dogan Köse, Yavuz Köksal, Dizayn: Dogan Köse, Veri Toplama veya Isleme: Dogan Köse, Analiz veya Yorumlama: Dogan Köse, Yavuz Köksal, Literatür Arama: Dogan Köse, Yazan: Dogan Köse. Çikar Çatismasi: Yazarlar tarafindan çikar çatismasi bildirilmemistir. Finansal Destek: Çalismamiz için hiçbir kurum ya da kisiden finansal destek alinmamistir.


1. Arya LS, Dinand V. Current strategies in the treatment of childhood Hodgkins disease. Indian Pediatr . 2005;42:0-1115.

2. Pates FM, Kalkanis DG, Sideras PA, Serafini AN. FDG PET/CT of extranodal involvement in non-Hodgkin lymphoma and Hodgkin disease. Radiographics . 2010;30:0-269.

3. Metser U, Miller E, Lerman H, Lievshitz G, Avital S, Even-Sapir E. 18F-FDG PET/CT in the evaluation of adrenal masses. J Nucl Med . 2006;47:0-32.

4. Ozimek A, Diebold J, Linke R, Heyn J, Hallfeldt K, Mussack T. Bilateral primary adrenal non-Hodgkin&rsquos lymphoma and primary adrenocortical carcinoma-review of the literature preoperative differentiation of adrenal tumors. Endocr J . 2008;55:0-625.

5. Spyroglou A, Schneider HJ, Mussack T, Reincke M, won Werder K, Beuschlein F. Primary adrenal lymphoma: 3 case reports with different outcomes. Exp Clin Endocrinol Diabetes . 2011;119:0-208.

6. No authors listed. Case records of the Massachusetts General Hospital. Weekly clinicopathological exercises. Case 6-. A 27-year-old woman with Hodgkin&rsquos disease and an adrenal mass. N Engl J Med . 1991;324:0-400.

7. Ouansafi I, Bell S, Jaffe ES. Adrenal Hodgkin lymphoma. Br J Haematol . 2010;148:0-0.

8. Bourne AE, Bell SW, Wayment RO, Schwartz BF. Primary Hodgkin lymphoma of the adrenal gland: a unique case presentation. Can J Urol . 2009;16:0-4694.

9. Akçay MN, Tekin SB, Akçay G. Addisonian crisis due to adrenal gland metastasis in Hodgkin&rsquos disease. Int J Clin Pract . 2003;57:0-840.

10. Jones RJ, Gocke CD, Kasamon YL, Miller CB, Perkins B, Barber JP, et al. Circulating clonotypic B cells in classic Hodgkin lymphoma. Blood . 2009;113:0-5920.

11. Elaini AB, Shetty SK, Chapman VM, Sahani DV, Boland GW, Sweeney AT, et al. Improved detection and characterization of adrenal disease with PET-CT. Radiographics . 2007;27:0-755.

12. Leite NP, Kased N, Hanna RF, Brown MA, Pereira JM, Cunha R, et al. Cross-sectional imaging of extranodal involvement in abdominopelvic lymphoproliferative malignancies. Radiographics . 2007;27:0-1613.

13. Canellos GP. Residual mass in lymphoma may not be residual disease. J Clin Oncol . 1988;6:0-931.

14. mür , Baran Y, Oral A, Ceylan Y. Fluorine-18 fluorodeoxyglucose PET-CT for extranodal staging of non-Hodgkin and Hodgkin lymphoma. Diagn Interv Radiol . 2014;20:0-185.

15. Chong S, Lee KS, Kim HY, Kim YK, Kim BT, Chung MJ, et al. Integrated PET-CT for the characterization of adrenal gland lesions in cancer patients: diagnostic efficacy and interpretation pitfalls. Radiographics . 2006;26:0-1811.

16. Jerusalem G, Beguin Y, Fassotte MF, Najjar F, Paulus P, Rigo P, et al. Whole-body positron emission tomography using 18F-fluorodeoxyglucose compared to standard procedures for staging patients with Hodgkin&rsquos disease. Haematologica . 2001;86:0-266.

17. Gallamini A. Positron emission tomography scanning: a new paradigm for the management of Hodgkin&rsquos lymphoma. Haematologica . 2010;95:0-1046.

18. Hutchings M, Loft A, Hansen M, Pedersen LM, Buhl T, Jurlander J, et al. FDG-PET after two cycles of chemotherapy predicts treatment failure and progression-free survival in Hodgkin lymphoma. Blood . 2006;107:0-52.