Diğer

Etik ve Pediatrik Tibbi Uygulama

  • Turgut Özeke

J Curr Pediatr 2005;3(1):-

Etik, kelime anlami olarak ahlak demektir. Hekimler için bu kelime hiç de yabanci degildir. Hekimlik mesleginin var oldugu zamandan beri, hekimlikte etik söz konusu olmustur. Etik kurallarin uygulanmasi için Sümerlerden beri hekimlerin uymasi gereken yaptirimlar konmustur. Bu yaptirimlar hekimin ölümle cezalandirilmasina kadar agirlastirilmistir. Etik kurallar daha çok hekimin ahlaki yapisi, uygulamalari ve kisiligi ile ilgilidir. Diger yandan alacagi ücret dahi o zamanin ölçütlerine göre belirlenmistir. Tarih boyunca bu uygulamalar ufak tefek bazi degisikliklerle devam ederken M.Ö.300 yillarinda Hypokrat hekimlik meslegini yapanlar için hepimizin bildigi ve günümüze kadar devam eden yemin etme prensibini koymustur. Bu prensipler oldukça kapsamlidir, günümüzde de geçerlidir. Böylece hekimlik mesleginin onurlu ve saygin bir sekilde uygulanmasi sürmüstür. Bizden önce yasayan meslektaslarimiz hekimlikte etik kurallarin uygulanmasi için gayret göstermislerdir. Hatta tip fakültesinde bildigimiz gibi etik dersleri okutulmaktadir. Ancak bu dersler günümüzde hekim olmayan kimseler tarafindan verilmektedir. Bu derslerin uzun yillar boyunca edinilmis klinik deneyimi olan tecrübeli hekimler tarafindan verilmesi gerekmektedir. Hasta bakmayan, hasta hekim iliskilerini yasayarak bilmeyen kisilerin ne pratikteki güçlük ve gerçekleri bilip hissetmesi ne de kuramsal dersi anlamina uygun vermesi olasi degildir. Hekimlik, insan sagligi ile ugrasan bir meslektir.Dünyada insanin sagligi her seyden önde gelir, saygindir. Sagligin korunmasi, devletin, toplumun her kesiminin, sivil toplum örgütlerinin baslica görevidir. Insan sagligi ile ugrasan meslek için elbette bazi prensipler konmalidir. Hastaya yapilan girisimler, dogru ve yerinde olmalidir. Aksi halde dönüsü olmayan kalici sekelller ve ölüm olaylari yasanabilir. Etik kurallar meslegin öneminden dolayi gereklidir. Bu meslek bir ciddiyet ve disiplin içinde yapilmalidir. Hekimlik meslegini yapanlar insani, sevmeli meslegini sevmeli her zaman özveride bulunmalidir. Etik kurallara her zaman uymalidir. Etik kurallar son yillarda daha çok gündeme gelmistir. Toplumun bozulmaktan korunmasi ancak etik kurallarin uygulanmasi ile mümkündür. Her meslegin etik kurallari vardir. Aslinda etik kurallar sadece meslek sahipleri için degil, her insan için gereklidir. Üniversitelerimizin sadece tip fakültelerinde degil, bütün fakültelerinde egitimlerine uygun olarak etik degerlerle ilgili dersler okutulmalidir.Günümüzde etik degerlerin gerekli oldugu sivil toplum kuruluslari tarafindan da anlasilmistir. Medyada giderek ilk sirayi alan siddet, terör ve saldirilarla kendini gösteren toplum çöküntüsü ancak toplumun bu sekilde etik kural ve tavirlarini koymasi ile düzelebilir.Son on yillarda hekimlikte bas döndürücü ilerlemeler kaydedilmektedir. Yeni ilaçlarin kesfedilmesi, asilamalar, cerrahi yöntemlerin gelismesi radyolojik ve nükleer görüntüleme yöntemlerindeki yeni kesifler, hücresel ve genetik dalindaki ilerlemeler insan sagligina yeni kazanimlar getirmistir. Hijyen sartlarinin iyilesmesi, daha konforlu yasam insan ömrünü uzatmistir. Bunlar elbette saglikla ugrasanlarin bilimsel denemeleri ve yogun çalismalar sonucunda olmustur.Ilaç firmalari saglik konusunda bas döndürücü yatirimlar yapmaktadir. Baslica amaç insan sagliginin iyilestirilmesi söz konusu ise de ticari amaçlar göz ardi edilemez. Ilaç denemeleri insanlar üzerinde ancak hekimler tarafindan yapilabilir. Bu nedenlerle hekimlere önemli görevler düsmektedir. Ilaçlarla yapilan denemeler gerekli hayvan deneyleri yapildiktan sonra, gönüllü insanlar üzerinde uygulanir. Ilaç denemelerinin yapilabilmesi için etik ve yasal düzenlemelere gidilmistir. Hiç kimseye haberi olmadan zorla veya korkutarak deneme yapilamaz. Insanlar gönüllü olsalar dahi, onlarin zararina olabilecek denemeler yapilamaz. Ayrica son yillarda, Dünya da insan haklarina ve dolayisi ile insanin hür iradesine saygi daha çok gündeme gelmistir. Insanin bedeni kendisine aittir, rizasi olmadan hiçbir girisim yapilamaz, denilmektedir.Tip bilimi kendisine özgü dili ve kurallari olan bir bilimdir.Çogu kez ortak dil olan Latince kelimeler kullanilmaktadir. Insanlarin bunu anlamalari her zaman mümkün degildir. Hekim insanlar üzerinde arastirma yaparken insanin veya hastanin rizasini almak zorundadir. Hastaya ne yapacagini, nasil yapacagini tarafsiz bir sekilde ve onun anlayacagi dilde anlatmasi gerekir. Örneginx “sana ponksiyon lomber yapacagim” dedigi zaman hasta bunu anlamayacak; ancak belinden bir igne ile su alip onu hastaliginin tanisi için inceleyecegim demesi halinde anlayabilir Bu nedenle hekim hastaya anlayabilecegi dille yapacagi islemi ve çalismayi anlatmalidir. Hastayi baski altinda birakmamalidir. “Istediginiz zaman bu arastirmadan çikabilirsiniz. Size yapilan tedavi ve muamele degismeyecektir” demesi gerekir. Görülebilecek yan etkiler hasta konusarak bilgilendirilmeli, ayrica sigortalanmalidir. Bütün bunlar anlatildiktan sonra hastanin imzasi alinmalidir. Hasta yatarken alinan imza geçerli degildir. Hatta bu imza bir sahidin yaninda alinmalidir. Hal böyle olunca arastirmalar zorlasmakta, en kötüsü de hekimler sorumluluk altina girmektedir. Örnegin hekim hastasina bu islem yapilmazsa sen ölürsün derse hasta hekim beni korkuttugu için bu islemi kabul ettim, diyebilir. Bunun tersi de söz konusu olabilir: “Hekim bana hastaligim hakkinda yeterli bilgi vermedi, gerekenleri yeterince anlatmadi, anlatsaydi kabul ederdim” diyebilir. Her iki durumda da hekimin meslegini yapmasi zorlasmaktadir. Bu uygulamalar sadece ilaç arastirmalari için degil hastaya yapilacak her islem ve her tedavi için gereklidir. Iste hekimin hastayi tedavi etmedeki sorumlulugu ve bilimsel arastirmalarin zorlugu burada baslar.Hasta-hekim iliskilerinde degerlendirmeyi yapan hukukçular arasinda da standart bir görüs yoktur. “Hekimi bu kadar baski altinda birakmak dogru degildir. O zaman tipta ilerlemeler yeni buluslar, nasil olacak,, diyenler de vardir. Bu tartismalar her zaman güncelligini koruyacaktir. Bu konuda ki tutarsizliklar, kanima göre, meslegin içinde olmayanlarin koydugu kurallardir diye düsünülebiliriz. Hastalar arasinda çocuklarin ayri bir yeri vardir. Çocuklar büyüklerin küçültülmüs bir prototipi degildir. Onun kendine ait özellikleri vardir. O büyüklerden farkli olarak gelisim içindedir. Hayatinin ilk senesinde dogum kilosunun üç katina ulasir. Böyle hizli bir büyüme içinde olan çocuklarin fizyolojisi farklidir. Özellikle sindirim sistemleri farklidir. Bundan dolayi her canli dogdugu andan itibaren kendi annesinin sütünü almalidir. Bu onun hem yasal, hem de etik hakkidir. Zaten annelik duygusu o kadar kuvvetli bir duygudur ki her anne kendi yavrusunu beslemek ister. Ama maalesef günümüzde çocuklar bazi reklamlar ve beslenme teknigine bagli hatalar nedeni ile anne sütünden mahrum kalmaktadir. Dünyada endüstri devriminden, yani annelerin çalismaya baslamasindan sonra, mama piyasasi hizla gelismistir. Çocuklarin hastaliklari da ilaçla tedavi edilir. Ilaçlar, genellikle büyükler üzerinde yapilan çalismalardan alinan sonuçlar dogrultusunda kullanilmaktadir. Çocuklar üzerinde dogrudan dogruya büyükler gibi deneme yapmak pratikte pek mümkün degildir. Çocuklar üzerindeki çalismalar daha çok gözleme ve istatiksel bilgilere dayanmaktadir. Gelismekte olan bir organizma üzerinde su ilaç nasil etki yapiyor diye arastirma yapilamaz. Yapilmasi etik degildir. Birlesmis Milletlerin kabul ettigi “Çocuk haklari” sözlesmelerinde de çocuklari koruyucu temel maddeler vardir. Önümüzdeki Nisan ayinda yürürlüge girecek Türk Ceza Kanunda, ‘’Çocuk üzerinde hiçbir bilimsel deney yapilamaz,, denmektedir. Bu kanunun uygulanmasi halinde, zaten kisitli ve yapilmasi zor olan çocuklar üzerinde bilimsel çalismalar hiç yapilamayacaktir. Bu durumda çocuklar, ancak büyükler üzerinde yapilan çalismalardan alinan sonuçlara göre tedavi edilebilecektir.Iste bu nedenlerle Subat ayinda bu yasa hükmünün degismesi için mecliste girisimler yapilmaktadir. Çocuk derneklerinin ve Saglik Bakanliginin da görüsü olasidir ki bu dogrultudadir.Birlesmis Milletler birinci dünya savasindan sonra çocuk haklarini kabul etmis Türkiye de dahil 179 ülke bu anlasmayi imzalamistir. Bu anlasmayi ilk imzalayanlardan birisi de Türkiye olmustur. Büyük Atatürk 1924 yilinda Çocuk Esirgeme Kurumu’nu kurmus, Meclisimizin açilisini ise çocuk bayrami yaparak dünyaya örnek olmustur. Günümüzde ise, ülkemizden yapilan yurt disi yayinlarin çogunu çocuk hekimlerinin etik kurul onayini alarak gerçeklestirdigi çalismalar olusturmaktadir. Pediatride tibbi uygulamalar, bilim dalimizin isminden de anlasilacagi üzere önce saglikli çocuk üzerinde olmalidir. Her çocuk, annenin gebeligi sirasinda, dogumda ve dogum sonrasinda tibbi bakim almalidir. Bu onun en tabii hakkidir. Her çocuga bu hizmeti vermek devletin sorumlulugunda olmalidir. Dogumdan itibaren çocuk aylik kontrollere tabi tutulmalidir. Yeterli beslenemeyen çocuklarin ailelerine yiyecek yardimi yapilmalidir. Her çocugun bir saglik karnesi olmali asilamalari düzgün bir sekilde ve zamaninda yapilmalidir.Her çocuga yeterli besin, barinak ve temiz bir ortam hazirlanmalidir.Hasta çocuklar için poliklinik ve hastane hizmetleri karsiliksiz verilmelidir. Hastanede çocuklar sevgi ve saygi görmeli, yapilacak muayene ve tetkikler bu anlayis içinde yapilmalidir.Çocuklar mümkün oldugunca travmaya az maruz kalmalidir. Örnegin invaziv girisimler mecbur olmadikça yapilmamalidir.Çocuklar için hastaneler ve hekim korkutucu yerler olmamalidir. Yapilacak laboratuar tetkiklerinde çocuklarin önceligi olmalidir.Sonuç olarak çocuklarin gerek yasal olarak belirlenmis gerekse etik olarak birçok haklari vardir. En önemli hakki ise sevgi hakkidir. Sevgi çocuk yasaminda diger yaptirimlari geçersiz kilan en önemli hak ve gereksinimdir.