Giris
Odontodisplazi, nadir görülen, dis dokusunun mezoderm ve ektodermini birlikte etkileyen gelisimsel bir anomalidir (1,2). Süt ve kalici dislenmeyi ayni anda etkileyebilir. Genellikle, tek bir çenede ve ilgili çenenin tek yarisinda gözlenir (3-5). Maksilla, mandibulaya oranla daha sik etkilenir (1.6:1) (6,7). Her iki çenenin tamamini içine alan odontodisplazi olgusu (jeneralize odontodisplazi, yaygin odontodisplazi) ile oldukça nadir karsilasildigi bildirilmistir (8,9). Odontodisplazinin kizlarda erkeklere oranla daha siklikla gözlendigi bildirilmekle birlikte (1.7:1); etnik bir egilim göstermedigi ifade edilmistir (6). Hitchin 1934’de odontodisplaziyi ilk tanimlayan arastirmaci olmakla birlikte (10); ilk olarak McCall ve Wald, patolojiyi “durdurulmus dis gelisimi (arrested tooth development)” tanimi ile 1947 yilinda yayinlamislardir (3). Günümüze kadar, birkaç olgu, ünilateral dental malformasyon (11,12), odontojenik displazi (13), odontogenezis imperfekta (13,14), hayalet disler (12,13,14,15), lokalize durdurulmus dis gelisimi (15), amelogenezis imperfekta, herediter olmayan segmentalis, ailesel amelodentinal displazi ve fantom disleri (16) gibi çesitli tanimlamalar altinda yayinlanmistir. Bu olguda, 5 yasinda bir kiz çocugunun tüm süt ve kalici dislerini etkileyen, nadir görülen bir jeneralize odontodisplazi vakasi sunulmustur.
Olgu Sunumu
Bes yasindaki Türk kiz çocugu, dislerindeki sekil, boyut ve renk bozukluklari ile çigneme ve estetik sorunlari nedeniyle, pratisyen bir dis hekimi tarafindan Uludag Üniversitesi Tip Fakültesi hastanesi bünyesindeki Agiz ve Dis Sagligi Birimi’nin çocuk bölümüne gönderilmisti. Anne ve baba, çocugun tüm süt dislerinin anormal oldugunu, dislerin normalden farkli sekil ve boyutlu olduklarini ve sarimsi renk gösterdigini ifade etmistir. Anne ve baba, tam bu dönemde diger bir pratisyen dis hekimine tani ve tedavi için basvurmus ancak mevcut durum biberon çürügü olarak tanimlanmistir. Ailenin diger üyelerinde benzer bir agiz içi görüntüsü tespit edilmemistir. Bununla birlikte, annenin üst kesici dislerinde nokta seklinde (pit form) mine hipoplazisi görülmüstür. Akraba evliligi yoktur. Hasta, normal zamanda ve hiçbir komplikasyon gelismeden dogmustur. Hastada odontodisplaziyle iliskili bir hikaye veya bir lokal anomali tespit edilmemistir. Çocugun alt süt kesici disleri 4 aylik iken sürmüstür. Diger süt disleri de zamanindan önce sürmüstür. Agiz içi muayenede, üst santral kesici dislerin 3 yasinda eksfoliye oldugu, kalan diger tüm süt dislerinin ise, atipik formda ve sarimsi oldugu tespit edilmistir. Mevcut süt dislerinde çürük yoktur. Disler küçük boyutlu, abrazyonlu ve displastiktir. Yüzey karakterleri bozuktur. Pulpa canlilik (vitalite) testleri pozitiftir. Mine dokusunun abrazyonu nedeniyle dentin açikta olmasina ragmen pulpa dokusu ekspoze olmamistir. Etkilenen tüm süt dislerinin komsu oldugu alveol kretleri genislemistir ve fibrotik doku ile çevrilidir. Bununla birlikte, gingivitis ve/veya abse bulgusu izlenmemistir (Resim 1). Panoramik röntgen görüntüsüne göre, agiz içindeki tüm süt dislerinin, bu dislerin altinda lokalize olan erüpte olmamis kalici dis tomurcuklarinin (germlerinin) ve diger kalici dislerin germlerinin radyodansitesi azalmistir. Normal görüntülerle karsilastirildiginda, dislerin morfolojik yapilarinin anormal oldugu görülmüstür. Etkilenen tüm süt ve kalici dislerin mine ve dentin kalinliklari normalden incedir. Mine ve dentin dokularini birbirinden ayiran sinir gözlenememistir. Pulpa odalari ve kök kanallari genislemistir. Apeksler çok genistir. Dislerdeki yapi bozuklugu, hayalet dis görüntüsüyle uyumludur. Kalici dislerin kök formasyonlari mature degildir. Etkilenen süt dislerinin kökleri rezorbe ve/veya kisadir. Dislerde apikal lezyon yoktur ve pulpa dokusunda kalsifikasyona rastlanmamistir. Çocuk 5 yasinda oldugundan, kalici 2. büyük aziya ait dis tomurcugu konusunda yorum yapilmamistir (Resim 2). Klinik ve radyolojik bulgulara dayanarak jeneralize odontodisplazi tanisina varilmistir.
Tartisma
Jeneralize odontodisplazide, klinik incelemede, etkilenen dislerin normalden küçük boyutlu olduklari, kahverengi veya sarimsi renk bozukluklari gösterdikleri ve sondla muayenede yumusak olduklari tespit edilir. Dislerin sürme zamanlarinda degisiklikler meydana gelebilir (17,18). Etkilenen süt dislerinin kalici esleri de etkilenmistir (19,20). Radyolojik bulgular ise, etkilenen dislerde azalmis radyodansiteye isaret eder. Bu durum, etkilenen dislerin “hayalet benzeri disler” olarak tanimlanmasina neden olmustur (17). Hipomineralize mine ve hipomineralize dentin arasindaki sinir gözlenemez. Pulpa odasi ve apikal foramen genislemistir (3). Tüm olgularda mine ve dentin tabakalarinin çok ince oldugu görülür (18). Klinik ve radyolojik bulgulari dikkate alindiginda, mevcut olgunun, jeneralize odontodisplaziyi isaret ettigi sonucuna varilmistir. Olgu, bildigimiz kadariyla Türkiye’de bildirilen ilk jeneralize odontodisplazi olgusudur. Odontodisplazi dis sert dokularinin morfogenezine ait gelisimsel bir defekttir. Bu defekt, hem süt hem de kalici dislerde görüldügünden, dis germlerini etkileyen ana faktörlerin gebeligin ikinci üç ayinin erken dönemlerinde ortaya çiktigi söylenebilir. Bir baska deyisle, süt dislerinin kalsifikasyonu süresince ve kalici dis germlerinin gelisimsel döneminde de devam eden etken, bu defekte neden olmaktadir (13). Bu dissel anomalinin etiyolojisi konusunda kabul görmüs tek bir görüs yoktur. Dolasim bozukluklari, enfeksiyon, metabolik bozukluklar, teratojenik ilaçlar, heredite, somatik mutasyon, malnutrisyon, hiperpreksiya, radyasyona maruz kalma, ve sinir hasarlari; odontodisplazinin etiyolojik faktörleri olarak bildirilmislerdir (11,12,13,12,13,14). Bununla birlikte, hastanin medikal hikayesi, tanimlanan hiçbir etiyolojik faktörle uyum göstermemistir. Olasi etiyolojik faktörlerin dogrulanmasi için, jeneralize odontodisplazi olgularinin, elektron mikroskopik incelemelerle ve gen analizi gibi ileri tetkik yöntemleri ile detayli olarak incelenmesi yararli olacaktir (18,19,20,21).