Artik gelecegin degil, çagimizin bilimi olarak tanimlanmasi gereken Moleküler Biyoloji ve ondan kaynaklanan teknolojik gelismeler konusunda ülkemiz ne yazik ki çagdas ülkelerin ivmesini yakalayamamis ve bu alanda disariya bagimliligimizi artiran bir konuma düsmüstür. Türkiye, bu konuda gerekli hamleyi yapamazsa, ileri ülkelerle aramizdaki mesafe artmaya devam edecektir.Bilimin birçok alaninda ayni durum söz konusu iken Moleküler Biyoteknoloji neden bu kadar önemli diye sorulabilir. Son yirmi yil içinde bas döndürücü bir hizla gelisen bu bilim, tip, ziraat ve tarim gibi birçok alani dogrudan ve çarpici bir tarzda etkilemektedir. Bu etkiler bir ülkenin insanlarinin sagligini ve sosyo-ekonomik durumunu o kadar büyük ölçekte degistirebilme potansiyeline sahiptir ki Japonya ve Israil gibi bazi ülkeler bu bilim dalini stratejik bilim kapsamina almislar ve önemli miktarda kaynak ve bilim adamini bu alana yönlendirmislerdir.
Moleküler Biyoteknolojinin Tarihsel Gelisimi
Çagin biliminin ortaya çikmasi süphesiz birçok bilim insaninin amansiz mücadelesi, saygideger fedakarligi ve herbiri çigir açacak nitelikteki katkilariyla mümkün oldu. Bu gelismelerin kisa geçmisi Tablo 1’de özetlenmektedir.A.B.D.’de bir ilaç firmasi (Genentech), 1978 yilinda insan insülinini kodlayan geni izole ederek Escherichia coli bakterisine enjekte etmeyi basardi. Bakterilerin biyolojik bir fabrika gibi ürettikleri iki peptid zincirine sahip insan insülini saflastirildiktan sonra diyabetli hastalarin kullanimina sunuldu. On yil öncesinde imkansiz sayilabilecek bu gelisme, bugün birçok alanda olagan hale geldi. Insan insülininin biyoteknolojik yöntemle elde edilmesini takiben 1980 yilinin 14 Ekim’inde Genentech Firmasi’nin New York Borsasi’ndaki hisseleri 20 dakika içinde 35 dolardan 89 dolara çikti. Bu artis, borsa tarihindeki en kisa sürede görülen en hizli siçramaydi. Bu siçramanin nedeni, elde edilen yeni teknoloji ile üretilebilecek mikroorganizmalarin kimyasal gübrelerin yerini almasi, genetik olarak zararli böceklere dirençli ve besin degeri artirilmis bitkilerin yaratilmasi, hayvanlarin daha kisa süre içinde besili ve verimli hale getirilebilmesi gibi hayallerdi. Bu hayallerin bir kismi günümüze kadar gerçeklesirken bazi etik, sosyal, yasal ve dini sorunlari da beraberinde getirdi.
Sonuçlar ve Sorunlar
Moleküler Biyoteknoloji’nin insanliga saglayabilecegi yararlar sunlardi:.Birçok enfeksiyöz ve genetik hastaligin tanisi, önlenmesi ve tedavisi için olanaklar yaratabilirdi..Tarim ürünlerinin verimliligini artirabilir, zararli böceklere, mantar ve virüs hastaliklarina dirençli, kuraklik ve asiri sicakliktan etkilenmeyen bitkiler üretilmesini saglayabilirdi..Kimyasal maddeler, antibiyotikler, polimerler, aminoasitler, enzimler ve besin katki maddeleri mikroorganizmalar araciligiyla üretilebilirdi..Bazi özellikleri ve verimlilikleri genetik olarak iyilestirilmis hayvanlar gelistirilebilirdi..Çevre kirliligine neden olan maddelerin ve atiklarin ortadan kaldirilmasi kolaylastirilabilirdi.Buna karsin bazi sosyal endiseler ve sorunlar ortaya çikti:.Genetik olarak degistirilmis organizmalar, baska organizmalara veya çevreye zararli olabilir miydi?.Gen mühendisligi yoluyla elde edilen organizmalar dogal genetik çesitliligi azaltabilir miydi?.Insan genetik olarak degistirilmeli miydi?.Tanisal islemler kisisel gizliligi zedeleyebilir miydi?.Moleküler Biyoteknoloji’ye ayrilan kaynaklar nedeniyle diger önemli teknolojilerin gelismesi zarar görebilir miydi?.Ticari kazancin ön plana çikmasi, Moleküler Biyoteknoloji’nin yararlarini sadece zengin ülkelere sinirli kilabilir miydi?.Tarim alaninda, geleneksel tarim yöntemlerinin terkedilmesi sonucu dogabilir miydi?.Moleküler Biyoteknoloji’ye dayali tibbi tedaviler, ayni derecede etkili olan geleneksel tedavilere tercih edilebilir miydi?.Patent alma kaygisi, arastirmacilar arasinda bilginin rahat ve serbestçe paylasilmasini engelleyebilir miydi?
Stratejik Endüstri
Yeni teknolojinin beraberinde getirdigi bütün sorulara ve tartismalara karsin ok yaydan çikmisti. A.B.D.’nin liberal ve kapitalist sistemi içinde ilaç firmalari kiyasiya bir rekabete girerken, ayni sisteme sahip Japonya bu alani ‘stratejik endüstri’ olarak ilan etti. Bu konuda gelistirilen hiçbir yeni teknoloji herhangi bir ilaç firmasi tarafindan sakli tutulamaz, salt ticari rekabet amaciyla kullanilamazdi. Bu alani ‘stratejik’ kilan, diger bilim dallari ile etkilesimi ve çok farkli dallarda üretime olanak saglamasiydi (Sekil 1).Ülkemizin gelismesi ve kalkinmasi konusunda karar veren organlarimizin gerekli planlamayi yaparak bu konuya kaynak ayirmasini, gençlerimizin ise çagdas medeniyetler seviyesine ulasmakta önemli bir yöntem olan bu bilime ilgi duymasini diliyorum.