ÖZET
Çocukluk çağı tüberkülozu toplumda erişkin tüberkülozunun iyi kontrol altına alınamadığının bir göstergesidir. Bu çalışmada tüberküloz tanısıyla takip ettiğimiz olguların epidemiyolojik ve klinik verilerinin değerlendirilmesi amaçlanmıştır.
Hastanemiz Çocuk Enfeksiyon Kliniği ve Polikliniği’ne 2010-2020 yılları arasında başvuran ve tüberküloz tanısı alan olguların klinik verileri retrospektif olarak incelendi. Çalışma için Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Etik Kurulu’ndan 2020-5/3 no’lu karar ile onam alındı.
Toplam 175 olgunun ortalama yaşları 125±66,038 (medyan 132, 3-216) ay olup %51’i kız cinsiyetteydi. Olguların %88’i (n=154) Bursa’da yaşamakta olup başvuruların çoğunluğu Osmangazi (n=41, %23,4), Yıldırım (n=40, %22,9), İnegöl (n=20, %11,5) ve Nilüfer (n=19, %10,9) ilçelerindendi. Olguların %55’inde (n=96) akciğer tüberkülozu, %42’sinde (n=74) akciğer dışı tüberküloz, %3’ünde (n=5) ise akciğer ve akciğer dışı tüberküloz görüldü. Tüm olguların %25,7’sinde (n=45) tüberküloza temas öyküsü vardı. Olguların %6,3’ünde (n=11) öncesinde profilaksi alma öyküsü vardı. Olguların %46’sında (n=81) öksürük, %29’unda (n=50) ateş, %14’ünde (n=24) kilo kaybı, %13’ünde (n=22) gece terlemesi, %5’inde (n=8) hemoptizi yakınmaları vardı. Olguların Sedimentasyon değeri ortalama 36±28,85 (medyan 27, 5-140) mm/saat, CRP değeri ise ortalama 16±41,94 (medyan 1, 1-258) mg/L idi. Olguların %65’inin (n=114) tüberkülin cilt testi pozitifti. Mikobakter ARB (aside rezistan basil) ve kültür bakılan olguların (n=142) %19’unda (n=27) ARB pozitif, %18’inde (n=25) kültür pozitifti. Mikobakter PCR bakılan toplam 104 olgunun %45’inin (n=47) PCR’ı pozitifti. Olguların %11’inde yan etki izlenmiş olup en sık hepatotoksisite (n=11, %6,3) gözlendi. Bir olgu tedavinin yedinci ayında kistik fibrozise bağlı komplikasyonlar nedeniyle kaybedildi.
Tüberküloz Mycobacterium tuberculosis bakterisinin neden olduğu oldukça bulaşıcı ve tedavi edilmezse mortalite ile sonuçlanabilecek bir hastalıktır. Çalışmamızda kültür pozitifliği %18 tespit edilmiş olup, en sık hepatotoksisite yan etkisi gözlenmiştir.
Giriş
Tüberküloz (TB) dünyada tek bir enfeksiyöz ajandan kaynaklanan ölümlerin en önde gelen nedenidir. Etkeni Mycobacterium tuberculosis olup solunum yolu ile bulaşmaktadır. Dünya nüfusunun dörtte birinin tüberküloz ile enfekte olduğu düşünülmektedir. Enfekte kişilerde hayat boyu %5-10 arasında hastalık gelişmektedir. Özellikle HIV başta olmak üzere, diyabet, malnutrisyon, sigara ve alkol bağımlığı gibi risk faktörleri varsa bu oran çok daha yüksektir. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) raporunda 2020 yılında tüm tüberküloz olgularının %12’sini 15 yaş altı çocukların oluşturduğu belirtilmektedir (1). 2019 yılında tüberkülozdan 1,2 milyon kişinin öldüğü ve %16’sını <15 yaş çocuk grubunun oluşturduğu bildirilmiştir ve bu oran 15 yaş altı çocuklarda tüberküloz mortalitesinin daha büyük yaş grubuna göre daha yüksek olduğunu düşündürmektedir (1). Özellikle 5 yaş altı çocuklarda tüberkülozun primer ya da latent enfeksiyondan hızla hastalığa ilerleyebildiği ve miliyer tüberküloz ya da tüberküloz menenjiti gibi ağır bulgulara neden olabildiği bilinmektedir (2). Çocukluk çağı tüberkülozu toplumda erişkin tüberkülozunun iyi kontrol altına alınamadığının bir göstergesidir.
Tüberküloz hastalığının mikrobiyolojik tanısı için balgam, mide açlık sıvısı ya da gelen materyalde yayma mikroskobik olarak incelenerek tüm mikobakteriler için “aside rezistan basiller (ARB)” görülebilir. ARB pozitif olması için mililitrede 5000-10000 basil bulunmalıdır. Altın standart kültürdür, tüm örneklere uygulanmalıdır. Kültürde mikobakteri üreyebilmesi için hasta örneklerinin mililitresinde 10-100 canlı basil bulunmalıdır (3). Akciğer tüberkülozunun kesin tanısı kültürde üreme olması ve bazı durumlarda da histopatolojik yöntemler ile konulur (3).
Türkiye’de tüberküloz insidansı 2018 yılında 100,000 nüfusta 14,1 iken, Bursa için bu oran 18,8 olarak tespit edilmiştir (4). Bu çalışma ile tüberküloz tanısıyla takip ettiğimiz olguların epidemiyolojik ve klinik verilerinin değerlendirilmesi amaçlanmıştır.
Gereç ve Yöntem
Hastanemiz Bursa Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Enfeksiyon Kliniği ve Polikliniği’ne 1 Ocak 2010 ile 1 Ocak 2020 yılları arasında başvuran ve tüberküloz tanısı alan olguların başvuru yakınmaları, laboratuvar değerleri (sedimentasyon, CRP, Quantiferon ve kültür sonuçları) radyolojik bulguları olguların elektronik dosyalarından retrospektif olarak incelendi.
Tüberkülin cilt testi tüm hastalara deneyimli tek bir çocuk enfeksiyon aşı polikliniği hemşiresi tarafından deri içerisine uygulanıp 72 saat sonra endürasyon ölçümü yapıldı. Tüberkülin cilt testi BCG (Bacillus Calmette-Guèrin) aşısız olguda ³10 mm, 1 BCG aşılı olguda ³15 mm, 2 BCG aşılı olguda ³17,5 mm, immünsüprese olguda ise ³5 mm pozitif olarak kabul edildi (5).
Akciğer tüberkülozu araştırılmasında mide açlık sıvısı (sabah ilk örnek ve çocuk aç iken) ve balgam örnekleri 3 ardışık gün üst üste usülüne uygun olarak alındı. Tüberküloz meningoensefalit düşünülen olgulara lomber ponksiyon yapılıp BOS örneği, süpüratif lenfadenit olan olgularda apse materyali ARB, Polimeraz Zincir Reaksiyonu (PCR) ve kültür bakılmak üzere gönderildi. Örnekler %4 sodyum hidroksit-trisodyum sitrat ile dekontaminasyon ve konsantrasyon yöntemleri ile hazırlanıp Ziehl-Nielsen ile boyanarak mikroskobik incelendi. Materyaller Löwenstein-Jensen besiyerine aseptik koşullarda inoküle edildi. BBL-MGIT (Mycobacteria-Growth Indicator Tube) Bactec otomatik kültür sisteminde (Becton-Dickinson Diagnostic Instrument Systems, ABD) izlendi. Mycobacterium tuberculosis PCR çalışılmasında Xpert MTB/RIF ve Xpert MTB/RIF Ultra Nükleik asit amplifikasyon testleri kullanıldı.
Akciğer tüberkülozu tanısı akciğer parankimini ya da trakea bronş ağacını tutan tüberküloz için, akciğer parankimi dışı organ tutulumu olan olgularda ise akciğer dışı tüberküloz tanısı konuldu. Miliyer TB ise akciğer ve akciğer dışı TB olarak tanımlandı. Akciğer tüberkülozu düşünülen olgulara tanı klinik ve radyolojik ya da klinik, radyolojik ve mikrobiyolojik yöntemlerle konuldu. Akciğer dışı tüberküloz tanısı klinik, radyolojik, mikrobiyolojik ya da histopatolojik yöntemlerle konuldu. Akciğer grafileri posteroanterior ve lateral grafi olarak çekildi, akciğer tomografileri kontrastlı uygulandı. Çok ilaca dirençli tüberküloz (ÇİD TB) terimi hem izoniyazid hem rifampisine dirençli olgularda kullanılmış olup birlikte başka ilaç dirençleri de eşlik edebilmekteydi.
İstatistiksel Analiz
Çalışma için Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Klinik Araştırmalar Etik Kurulu’ndan onam alındı (karar no: 2020-5/3, tarih: 18.03.2020). Araştırma Helsinki Bildirgesi’ne uygun olarak yapıldı.
İstatistiksel analizlerde SPSS 23.0 kullanıldı. Tanımlayıcı istatistikler ortalama, standart deviasyon, medyan, minimum ve maksimum olarak verildi.
Bulgular
On yıllık sürede takip edilen toplam 175 olgunun ortalama yaşları 125±66,038 (medyan 132, 3-216) ay olup %51’i kız cinsiyetteydi. Olguların %88’i (n=154) Bursa’da yaşamakta olup başvuruların çoğunluğunu Osmangazi (n=41, %23,4), Yıldırım (n=40, %22,9), İnegöl (n=20, %11,5) ve Nilüfer (n=19, %10,9), Mustafakemalpaşa (n=8, %4,6) ilçeleri oluşturdu (Şekil 1, 2). En az Gemlik (n=5, %2,9), Mudanya (n=5, %2,9), Yenişehir (n=4, %2,3), Gürsu (n=4, %2,3), Karacabey (n=3, %1,7), Orhangazi (n=2, %1,1), Büyükorhan (n=1, %0,5), Kestel (n=1, %0,5) ve Orhaneli (n=1, %0,5) idi (Şekil 2). Olguların 5’i (%3) yabancı uyruklu idi. Olguların %23’ünde (n=40) altta yatan hastalık mevcut olup başlıcaları epilepsi (n=8, %4,5), immün yetmezlik (n=7, %4,1), malignensi (n=6, %3,5), kistik fibrozis (n=4, %2,3), astım (n=4, %2,3), kardiyak komorbidite (n=3, %1,8) ve diğer komorbiditeler (n=8, 4,5) idi (Tablo 1). İmmün yetmezlikli olguların ikisi anti-TNF tedavi almaktaydı, birinde IL-12 reseptör defekti vardı.
Olguların %55’i (n=96) akciğer tüberkülozu, %42’si (n=74) akciğer dışı tüberküloz, %3’ü (n=5) ise akciğer ve akciğer dışı TB idi (Tablo 1). Akciğer dışı tüberküloz olgularında başlıca lenf bezi (n=35, %47) ardından gastrointestinal sistem tutulumu (n=15, %20), meningosensefalit (n=12, %16), plevra (n=7, %9), cilt (n=3, %4), perikard (n=2, %3), göz (n=1, %1) tutulumu görüldü (Tablo 1). Tüm olguların %25,7’sinde (n=45) TB temas öyküsü vardı. Olguların %6,3’ünde (n=11) öncesinde TB profilaksisi alma öyküsü vardı. Olguların %46’sında (n=81) öksürük, %29’unda (n=50) ateş, %14’ünde (n=24) kilo kaybı, %13’ünde (n=22) gece terlemesi, %5’inde (n=8) hemoptizi yakınmaları vardı.
Olguların %93’ü (n=164) 1 BCG aşısı ile, %2’si (n=3) 2 BCG aşısı ile aşılı olup, %5’i (n=8) aşısızdı. Aşısız 8 olgunun biri tüberküloz meningoensefaliti, diğerleri akciğer tüberkülozuydu.
Olguların laboratuvar verileri incelendiğinde ortalama sedimentasyon değeri 36±28,85 (medyan 27, 5-140) mm/saat, CRP değeri ise ortalama 16±41,94 (medyan 1, 1-258) mg/L idi. Anti-HIV pozitif hasta yoktu.
Tüm olgulara tüberkülin cilt testi (TCT) yapıldı. Olguların %65’inin (n=114) TCT’si pozitifti. Akciğer tüberkülozu olanların %69’u (n=66), akciğer dışı tüberkülozların %60’ı (n=44), akciğer ve akciğer dışı tüberkülozların %80’inde (n=4) tüberkülin cilt testi pozitifti. Olguların %35’ine (n=61) Quantiferon bakılabildi ve bakılanların %61’i (n=37) pozitifti.
Mikobakter ARB ve kültür bakılan olguların (n=142) %19’unda (n=27) ARB pozitif, %18’inde (n=25) kültür pozitifti. Mikobakter PCR bakılan olguların (n=104), %45’inin (n=47) PCR’ı pozitifti. Tüberküloz tutulum yerine göre ARB, PCR ve kültür yüzdeleri değişmekle beraber en fazla PCR pozitifliği gözlendi (Tablo 2). Tüm olguların %20’sinin (n=35) histopatolojik olarak, %14’ünün (n=25) kültür pozitif olarak doğrulanmış tüberküloz hastalığı mevcuttu. Kültür üremesi olan olguların %4’ü (n=1) izoniyazide dirençli, %16’sı (n=4) ise ÇİD TB olgularıydı. Kalan olgular klinik ve radyolojik tanı alan tüberküloz olgularıydı.
Olguların radyolojik özellikleri değerlendirildiğinde akciğer tüberkülozu (n=96) olan olguların %38’inde (n=36) bilateral akciğer tutulumu mevcut olup %30’unda (n=29) ise sağda tutulum daha belirgindi. Akciğer dışı tüberkülozlu olguların (n=74) %57’sinin (n=42) akciğer görüntülemesi normaldi.
Olguların %89’unda yan etki gözlenmemişken, en sık gözlenen yan etki hepatotoksisite (n=11, %6,1), ardından ilaç erüpsiyonu (n=3, %1,7), göz bulgusu (n=3, %1,7), tinnitus (n=1, %0,5), kusma (n=1, %0,5) ve tendinit (n=1, %0,5) idi. Bir olguda optik nörit nedeniyle etambutol, başka bir olguda tinnitus nedeniyle amikasin kesildi. Dört olguda hepatotoksik olmayan rejime geçildi. Klinik ve radyolojik olarak tanı konulan akciğer tüberkülozlu bir olgu tedavinin 7. ayında kistik fibrozise bağlı komplikasyonlar nedeniyle kaybedildi. Tüberküloz hastalığına bağlı mortalite görülmedi.
Tartışma
Tüberküloz Mycobacterium tuberculosis bakterisinin neden olduğu oldukça bulaşıcı ve tedavi edilmezse mortalite ile sonuçlanabilecek bir bulaşıcı hastalıktır. Erken tanı bulaş ihtimalini düşürür. Özellikle çocukluk çağı tüberkülozunda tanı ve tedavinin gecikmesi erişkin tüberkülozunda da artışa neden olmaktadır. Çocukluk döneminde tanı alır ve tedavi edilirse erişkin tüberkülozunun önemli bir kısmının da önüne geçilmiş olur. Dünya’da ölüm nedenleri içerisinde ilk 10’da bulunan tüberküloz hastalığı tek bir enfeksiyon hastalıktan kaynaklanan ölümlerin başta gelen nedenidir. Dünya Sağlık Örgütü raporunda 2018 yılındaki tüm tüberküloz olgularının %11’ini, 2019 yılı raporunda ise %12’sini 15 yaş altı çocukların oluşturduğu belirtilmektedir (1,6). Türkiye’de olguların %5,1’i 15 yaş altı çocuktur. Türkiye’de tüberküloz insidansı 2018 yılında 100000 nüfusta 14,1 iken, Bursa için bu oran 18,8 olarak hesaplanmıştır (4). Bursa ilinde TB başvurularının çoğunluğunu Osmangazi (%23,4), Yıldırım (%22,9), İnegöl (%11,5) ve Nilüfer (%10,9), Mustafakemalpaşa (%4,6) ilçeleri oluşturmuştur (Şekil 1, 2). En az TB başvurusu olan ilçelerden bazıları Gemlik (%2,9) ve Mudanya (%2,9) olmuştur. Bursa ili nüfus yoğunluğu incelendiğinde ilk sırada gelen ilçeler sırayla Osmangazi (tüm nüfusun %28’i), Yıldırım (%21), Nilüfer (%16), İnegöl (%9), Gemlik (%4), Mudanya (%3) ve Mustafakemalpaşa’dır (%3). Nüfus yoğunluğuna göre İnegöl’de ve Mustafakemalpaşa’da TB sıklığının daha fazla olduğu, Nilüfer ve Osmangazi’de ise beklenenden daha düşük TB yoğunluğu olduğu varsayımı yapılabilir.
Ülkemizde 2018 yılı tüberkülozlu olguların %0,6’sı anti-HIV pozitif olup çalışmamızda anti-HIV pozitif olgu bulunmamaktaydı (4). Türkiye 2018 verilerinde %65,7 akciğer tüberkülozu görüldüğü bildirilmiş olup, çalışmamızda da %55’inin akciğer tüberkülozu olduğu görülmektedir. Türkiye 2018 tüberküloz istatistiklerinde olguların %57,5’i erkek olup %10,8’inin doğum yeri Türkiye dışı olduğu görülmüştür (4). Çalışmamızda ise %49 erkek cinsiyet görülmüş olup, %3 yurtdışı doğum yeri olan olgu görülmektedir ve Türkiye ortalamasından düşük olduğu dikkat çekmiştir.
Çocuklarda akciğer tüberkülozu ve intratorasik lenfadenopati en sık görülen tüberküloz formlarıdır (7,8). Akciğer dışı TB, çocuklarda lenfohematojen yayılım riskinin fazla olması nedeniyle erişkinlere oranla daha sık görülür. Çalışmamızda akciğer dışı TB olguların %42’sinde görülmüş olup en sık literatür ile uyumlu olacak şekilde en sık TB lenfadenopati görülmüştür.
Çalışmamızda en sık başvuru yakınmaları öksürük (%46), ateş (%29) ve kilo kaybı (%14) olarak saptanmıştır. Dilen ve ark.’nın (9) yapmış olduğu çalışmada en sık kilo kaybı (%45), ateş (%42) ve öksürük (%42) yakınmaları gözlenmiştir. Aygün ve ark.’nın (10) çalışmasında en sık başvuru yakınması öksürük (%82), ateş (%74) ve kilo kaybı (%33) olup semptom sıralaması çalışmamıza benzerdir.
Çocuk tüberkülozunda genellikle tedaviye erişkin indeks olgudan alınan kültür ve ilaca duyarlılık sonuçları kılavuzluk eder. Negatif bir tüberküloz cilt testi (TCT), tüberküloz hastalığını ekarte ettirmez. TCT’nin yanlış uygulanması veya yorumlanması, altı aydan küçük çocuklar, HIV veya diğer nedenlerle immünsüpresyon, bazı viral hastalıklar, bazı ilaçlar nedeniyle, yakın zamanda canlı viral aşılama, ileri tüberküloz hastalığı TCT’nde yanlış negatifliğe neden olabilir (11,12). Kültürle doğrulanmış tüberküloz hastalığı olan bağışıklığı baskılanmamış çocukların %40’ına kadarında TCT negatif olabilir (13,14). Tüberkülin cilt testi pozitiflik oranları hastalığın formuna göre değişir; akciğer tüberkülozunda %90 ve ekstrapulmoner tüberkülozda %80 olarak genellikle TCT pozitif saptanır. Miliyer tüberküloz ve tüberküloz menenjitte ise TCT genellikle olguların sadece %50’sinde pozitiftir (15,16). Çalışmamızda akciğer tüberkülozu olanların %69’unda (n=66), akciğer dışı tüberkülozların %60’ında (n=44) literatüre göre düşük oranda; akciğer ve akciğer dışı tüberkülozların ise literatüre göre yüksek oranda, %80’inde (n=4) TCT pozitifliği tespit edildi. Meningoensefalit olan olguların literatüre benzer şekilde %50’sinde (n=12) TCT pozitifliği tespit edildi.
Akciğer tüberkülozu düşünülen olguarda bakteriyolojik inceleme yapmak gerekir (17). Fakat çocukta balgam örneğine ulaşmak genellikle güçtür. Sekiz yaşından sonra etkili balgam alınabilmekte olup 8 yaş öncesi ve balgam çıkaramayan çocuk için mide açlık sıvısı aspirasyonu ya da indüklenmiş balgam çıkartısı tercih edilmektedir (18). Çocuklarda tüberküloz sıklıkla klinik olarak teşhis edilir. Çocuklarda akciğer tüberkülozu genellikle kaviter olmayan akciğer hastalığı ile kendini gösterdiğinden, bakteriyolojik doğrulama çocukların %50’sinden ve infantların %75’inde azında elde edilebilir (13). Erişkin tüberkülozuna göre bakteriyolojik doğrulama ihtimali daha düşüktür. Mide açlık sıvısı aspirasyonu örneklerinin sadece %30-40’ında M. tuberculosis üretilebilir, %10’undan daha azında ARB pozitifliği saptanabilir (19). Başka bir çalışmada erişkinlerin balgam ya da mide sıvısında tüberküloz basil pozitifliği %75’lerde iken, çocukluk çağı tüberkülozunda bu oranın %20’den daha düşük olduğu bildirilmiştir (20). Ayrıca tüberküloz dışı mikobakterilere bağlı yalancı pozitif ARB yayma sonuçları ortaya çıkabilir (13). Güney Afrika’da akciğer tüberkülozu şüphesi olan 452 çocuğu içeren randomize bir çalışmada, çocukların %6’sında pozitif balgam yayması, %16’sında pozitif balgam kültürü ve %13’ünde pozitif balgam Xpert MTB/RIF PCR tespit edilmiştir (21). Çalışmamızda da akciğer tüberkülozlu olguların %20’sinde ARB, %18’inde kültür ve %41’inde PCR pozitifliği tespit edilmiş olup ARB ve PCR ile mikobakter saptama olasılığı çalışmamızda daha yüksek, kültür üremeleri ise benzer saptanmıştır (Tablo 2). Demir ve ark.’nın (22) 1999 yılında yapmış olduğu bir çalışmada 65 hastanın %9,2’sinde ARB pozitifliği, Göçmen ve ark.’nın (23) çocuk tüberkülozlu hastalarında %28 Kurt ve ark.’nın (24) 39 çocuk hastada yapmış olduğu çalışmada ise %69’unda ARB pozitifliği saptamışlardır (24). Literatürde oldukça farklı değerlerde sonuçlara rastlamak mümkündür.
Akciğer dışı tüberküloz tanısı için de bakteriyolojik kültür örnekleri alınmalıdır. Aside rezistan basil yayma sonuçlarından bağımsız her numunenin kültürü yapılmalıdır. Örneklem yerine göre değişmekle beraber, ARB genellikle örneklerin %30’undan azında tespit edilebilmektedir (7). Çalışmamızda da %19 akciğer dışı TB olgusunda ARB ve kültür pozitifliği tespit edilmiştir (Tablo 2). Akciğer dışı tüberkülozda daha düşük oranda ARB pozitifliği saptanmasının sebebi tüberküloz lenfadenit olgularının fazla sayıda olması ve bu hastalardan alınan örneklerde akciğer tüberkülozuna göre daha az miktarda basil olmasından kaynaklanıyor olabileceği düşünüldü.
Çalışmamızda akciğer, akciğer dışı ve akciğer ile akciğer dışı tüm TB olgularınının %18’inde (n=25) kültür pozitifliği tespit edilmiş olup Aygün ve ark.’nın (10) çalışmasında da benzer şekilde %19,4 Mycobacterium tuberculosis kültür üremesi saptanmıştır. Özkütük ve ark.’nın (25) yaptıkları çalışmada %64’ü akciğer, %36’sı akciğer dışı tüberküloz tanılı olgulardan elde ettikleri örneklerin %10’unda kültür pozitifliği saptamışlardır. Yağcı ve ark.’nın (26) ise olgularının %8,1’inde kültür pozitifliği tespit etmiş olup çalışmamızdan düşük değerlerdedir. Mycobacterium tuberculosis kültürde %30-40 oranında üretilebilmektedir (27). Bizim çalışmamızda da akciğer tüberkülozu tanısı alan hastaların %18’inde, akciğer dışı tüberküloz tanısı alan hastaların %19’unda literatürden düşük oranda M. tuberculosis üremesi saptandı. Bu farklı dağılım çalışmaların birbirinden bağımsız değişik kurumlarda yapılmasına, bu kurumların özellikle hasta muayene ve takip zincirinde gösterdikleri duyarlılığa, kullanılan tetkiklerin farklılığına bağlanabilir.
Klinik olarak pulmoner tüberküloz tanısı alan küçük infant ve çocukların gastrik aspiratlarında direkt bakı ile basil görülme oranı %5-10 iken kültürde üreme oranları %30-40 olarak bildirilmiştir (3,28). Ekstrapulmoner tüberkülozda ise materyalin alınmasındaki zorluklar nedeniyle mikrobiyolojik doğrulama çok daha düşük olabilmektedir. Çalışmamızda da direkt bakı ile ARB pozitifliği %19 olmasına rağmen kültürde üreme daha düşük gelmiştir (%18). Bu durum örneklerin alınmasındaki hatalar ya da laboratuvar koşullarındaki yetersizlikten kaynaklanıyor olabilir. Bu nedenle örnek alacak kişilere gerekli eğitimin verilmesi ve laboratuvarların altyapılarının geliştirilmesinin uygun olacağı kanısındayız.
Çalışmamızda PCR pozitifliği akciğer TB olgularında %41, akciğer dışı TB’de %54, akciğer ve akciğer dışı TB’de ise %67 olup, Aygün ve ark.’nın (10) çalışmasında akciğer TB olgularında %21,8, akciğer dışı TB’de %17,6, akciğer ve akciğer dışı TB’de ise %23 olarak çalışmamızdan düşük saptanmıştır.
2014 yılında tüberküloz hastalığı gelişen yaklaşık bir milyon çocuktan 58.000’inde (%5,8) izoniazid-dirençli tüberküloz, 25.000’inde (%2,5) çoklu ilaca dirençli (ÇİD) tüberküloz ve 12.000’inde (%1,2) yaygın ilaca dirençli tüberküloz olduğu tahmin edilmektedir. Çocukluk çağı tüberkülozunda da ilaç direnci önemli bir sorun oluşturmaktadır (29). Çalışmamızda kültür üremesi olan olguların %16’sı ÇİD TB tespit edilmiştir. Türkiye’de 2019 Verem Savaş Raporu’nda bu oran %3,2 olarak verilmiş olup Türkiye ortalamasının oldukça üzerindedir (30). Hastanemizin üniversite hastanesi olması ve refere olguların da başvuruyor olması yüksek dirençte önemli bir etken olarak gösterilebilir.
Anteroposterior ve lateral şeklinde iki yönlü akciğer grafisi çocuklarda intratorasik tüberküloz tanısı için önemlidir. Çalışmamızda radyolojik özellikler değerlendirildiğinde akciğer tüberkülozu (n=96) olan olguların %38’inde (n=36) bilateral akciğer tutulumu mevcut olup %30’unda (n=29) ise sağda tutulum daha belirgindi. Sağda tutulumun daha fazla olmasının nedeni lenfatik drenaj ile açıklanabilir.
Çocuklarda pek çok tüberküloz olgusunda, laboratuvar doğrulaması güçtür. Bu nedenle ampirik tedaviye klinik ve radyografik yanıt olduğunda tanı kuvvetlenir. Çalışmamızda da tüm olguların %2’sinin (n=35) histopatolojik olarak, %14’ünün (n=25) kültür pozitifliği ile bakteriyolojik olarak doğrulanmış tüberküloz hastalığı mevcuttu. Kalan %66 olguya klinik ve radyolojik olarak tanı konuldu. Reis ve ark. (31), 117 çocuk tüberkülozlu hastalarının %100’üne radyolojik, %91’ine epidemiyolojik, %80’ine klinik, %39’una immünolojik ve %3,4’üne bakteriyolojik/histolojik tanı koymuştur. Hastalarımızda tüberkülozun kliniği ve radyolojik bulguları değişik özelliklerdeydi.
Çalışmamızda olguların %11’inde ilaca bağlı yan etki gözlenmiştir. Aygün ve ark.’nın (10) çalışmasında olguların %8,3’ünde ilaç yan etkisi gözlenmiş olup, çalışmamıza benzer şekilde çoğunluğunu geçici hepatotoksisite oluşturmuştur. Çalışmamızda bir olgu tedavinin yedinci ayında kistik fibrozise bağlı komplikasyonlar nedeniyle kaybedildi, tüberklüloza bağlı mortalite görülmedi. Kaba ve ark. (32) yapmış olduğu çalışmada ekstra pulmoner tüberkülozlu çocuk olguların %2,8’i kaybedilmiştir.
Çalışmanın Kısıtlılıkları
Çalışmamızın kısıtlılığı çalışmanın retrospektif olması ve 2010-2020 hastane bilgi yönetim sisteminin değişmesi nedeniyle tüm laboratuvar verilerine ulaşılamamasıdır. Mikrobiyolojik verilerin bir kısmı tüberküloz veri tabanınından ve verem savaş dispanserlerinden temin edilmiştir.
Sonuç
Tüberküloz Mycobacterium tuberculosis bakterisinin neden olduğu oldukça bulaşıcı ve tedavi edilmezse mortalite ile sonuçlanabilecek bir hastalıktır. Çalışmamızda kültür pozitifliği %18 tespit edilmiş olup, en sık hepatotoksisite yan etkisi gözlenmiştir.
Sonuç olarak tüberkülozda çocukta mikrobiyolojik tanı erişkine göre azdır. Hekim şüphesi ile klinik tanı ve erken tedavi önemlidir. Özellikle erişkin çağı tüberkülozunu kontrol altına almak için çocuk olguların iyi değerlendirilmesi ve tüberküloz hastalığının akılda tutulması gerekmektedir.
Etik
Etik Kurul Onayı: Çalışma için Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Klinik Araştırmalar Etik Kurulu’ndan onam alındı (onay numarası: 2020-5/3, tarih: 18.03.2020).
Çıkar Çatışması: Yazarlar tarafından çıkar çatışması bildirilmemiştir.
Finansal Destek: Yazarlar tarafından finansal destek almadıkları bildirilmiştir