Yasamin Erken Dönemlerinde Yasanan Lezzet Deneyimleri Besin Tercihlerini Nasil Etkiliyor?
PDF
Atıf
Paylaş
Talep
Derleme
P: 38-46
Nisan 2017

Yasamin Erken Dönemlerinde Yasanan Lezzet Deneyimleri Besin Tercihlerini Nasil Etkiliyor?

J Curr Pediatr 2017;15(1):38-46
1. Dogu Akdeniz Üniversitesi Saglik Bilimleri Fakültesi, Beslenme Ve Diyetetik Bölümü, Gazimagusa, Kuzey Kibris Türk Cumhuriyeti
Bilgi mevcut değil.
Bilgi mevcut değil
Alındığı Tarih: 16.09.2014
Kabul Tarihi: 23.02.2016
PDF
Atıf
Paylaş
Talep

Giris

Çocuklarin besin seçimleri bireysel ve çevresel faktörlere veya bunlarin birbiri ile etkilesimine bagli olarak degismektedir (1,2). Bazi besinlerin lezzetinin tercih edilmesi bazilarinin ise reddedilmesi prenatal ve postnatal dönemlerde yasanan deneyimler ile de iliskilendirilmektedir (3-6). Annenin gebelik ve emziklilik süresince tükettigi bazi besinlerin lezzeti amniyotik sivi veya anne sütüne geçmektedir (3,4,5,6,7). Lezzet deneyimleri, tamamlayici besinlerin denenmesi ile beraber devam etmektedir (8-10). Yapilan çalismalar, prenatal dönemde yasanan lezzet deneyimlerinin dogumdan hemen sonra bebeklerin bu lezzetlere karsi verdikleri tepkileri degistirdigini ve bu besinlerin kabulünü olumlu yönde etkiledigini göstermektedir (11-14). Yeni lezzetler ile tanisma, anne sütü ile beslenme süresince de devam etmektedir. Özellikle annenin diyetinde yer alan bazi uçucu bilesenlerin lezzeti anne sütüne geçerek sütün lezzetini degistirmektedir (3). Anne sütüne geçen besinlerin lezzetleri ile yasanan deneyimler, tamamlayici besinlere geçis döneminde bu besinlerin tercihini ve begenilirligini artirmaktadir (3,4,5,6,7,8,9,4,5,6,7,8,9,10,11,12,13,14,4,5,6,7,8,9,10,11,12,13,14,15). Amniyotik sivi ve anne sütünün lezzeti annenin diyeti ile degismekte, bu nedenle de çocuklarin besin tercihini, temel olarak annesinin beslenme aliskanliklarinin etkileyebilecegi vurgulanmaktadir (9). Bunlara ek olarak, tamamlayici besinlerle beslenmeye baslandigi zaman, bir besine düzenli ve tekrarlanan biçimde maruz kalinmasi ilerleyen dönemlerde o besinin çocuklar tarafindan tercihini, begenilirligini ayrica denemeye olan istekliligini önemli ölçüde artirmaktadir (10). Ayrica bebekleri yeni besinler ile tanistirmak, diyetin besin çesitliliginin artmasini saglamaktadir. Baslangiçta begenilmeyen, çocuklarin olumsuz tepki verdikleri lezzetler ile bir süre sonra tekrar karsilasmalarini ve tadina bakmalarini saglamak besinlerin begenilirliginin artmasina yardimci olmaktadir (3). Bu nedenle bu süreçte mutlaka yeni ve farkli besinlerin tadina bakmalari gerekmektedir (16-18). Bazi besinlerin asiri tüketimi hastaliklarin ortaya çikmasina neden olabilecek faktörler arasinda yer almaktadir. Besin seçme, tek tip beslenme, asiri besin tüketimi veya besin degeri düsük olan bazi besinlerin tüketiminin erken dönemde yasanan deneyimler ile iliskili olabilecegi düsünülmektedir. Özellikle yasamin erken dönemlerinden itibaren bazi besinlerin tercihine ve tüketimine zemin hazirlayan faktörlerin anlasilmasi bebek, çocuk ve yetiskin sagliginin korunmasi ve gelistirilmesine yönelik stratejilerin gelistirilmesine yardimci olabilmesi açisindan önemlidir (5). Bu derlemede, dogumdan önce ve dogumdan hemen sonra yasanan lezzet deneyimlerinin ilerleyen dönemlerde çocuklarda besin kabulü üzerindeki etkileri degerlendirilmistir.

Lezzet ile Ilgili Duyularin Gelisimi

Lezzet, tüketilen besinlerin ve içeceklerin en dikkat çekici özelligini olusturmaktadir. Besinlerin lezzeti; tat, koku ve kemosensör irritasyondan olusan 3 farkli kimyasal duyu araciligi ile hissedilmektedir. Tat, tükürük içerisinde çözünmekte, dil ve damakta bulunan reseptör hücreleri tarafindan algilanmakta ve tatli, tuzlu, eksi, aci ve umami olmak üzere siniflandirilmaktadir. Lezzetlerin koku bileseni ise, uçucu bilesenlerden olusmakta, burnun üst bölgesinde bulunan reseptörler tarafindan algilanmaktadir. Yüzlerce hatta milyonlarca farkli koku bileseni oldugu tahmin edilmektedir. Bu kokular lezzet ayriminin yapilmasini saglamaktadir. Örnegin kirmizi biberin yakmasi, mentolün ferahlatici etkisi gibi besinlerle ilgili kemosensör irritasyon ise, özellikle agiz ve burun bölgesinde yer alan derideki reseptörler tarafindan algilanmaktadir (5,6,7,8,9). Lezzet algisi ile ilgili bu duyularin gelisimi prenatal dönemde baslamakta ve fonksiyon göstermektedir (9,10,11,12,13,14,15,16,17,18,19,20,21,22,23). Tat reseptör hücreleri gebeligin son trimester döneminde tat alma duyusuyla ilgili bilgileri ve lezzet degisiklikleri sonucu olusan sinyalleri merkezi sinir sistemine iletmektedir (24). Bu da emme, yüz ifadeleri ve diger duyusal davranislari düzenlemektedir. Bunun yaninda gestasyonun 16-24. haftalari arasinda burun delikleri açilmaktadir. Ayrica son trimester dönemde fetüs amniyotik siviyi yutmaktadir. Böylece fetüs, maternal beslenme ile degisen amniyotik sivinin lezzetini farketmeye baslamaktadir (9). Böylece çocuklar besinlerle tanismadan önce ilk lezzet deneyimlerini, tat ve koklama duyusuna ait sistemler yoluyla doguma yakin dönemde yasamaktadir (12). Lezzet algisi ile ilgili duyularin gelisimi, lezzetlerle tanisilmasi, lezzetlerin ögrenilmesi ve yasanan lezzet deneyimleri çocuklarin lezzet tercihinde rol oynamaktadir (5). Prenatal ve postnatal dönemde yasanan iyi veya kötü lezzet deneyimleri çocuklarin yasam boyu sürecek olan besin tercihlerini olusturmaktadir (3,4,5,6,7,4,5,6,7,8,9,4,5,6,7,8,9,10,11,12,13,14,15,16,17,18,19,20,21,22,23). Fetal Dönemde Yasanan Lezzet Deneyimleri Fetüs gebeligin 12. haftasindan itibaren, özellikle doguma yakin dönemde, önemli miktarda amniyotik siviyi hem yutmakta hem de solumaktadir (9). Bununla iliskili olarak, dogumdan hemen sonra da, bebeklerin amniyotik sivinin kokusuna dogru yöneldigi belirtilmektedir (25). Annenin tükettigi bazi besinlerin lezzeti amniyotik siviya geçmekte ve amniyotik sivinin lezzetini degistirmektedir (24). Böylece fetüs farkli lezzetler ile tanismakta ve lezzet deneyimleri yasamaya baslamaktadir (3). Fetal dönemde, amniyotik sivi ile birlikte yasanan lezzet deneyimlerinin dogumda ve sonraki dönemlerde bu lezzetlere karsi verilen tepkileri etkiledigi çesitli çalismalarda gösterilmistir (25,26). Sarimsak kapsülü tüketen kadinlarda, sarimsak kokusu amniyotik siviya geçmektedir (11). Yapilan bir çalismada, gebeligin son trimester dönemi süresince düzenli olarak sarimsak içeren besinler tüketen ve tüketmeyen annelerin bebekleri dogumdan 15-24 saat sonra karsilastirilmis ve annesi sarimsak tüketenlerin, tüketmeyenlere göre basini sarimsak içeren pamuga dogru daha fazla çevirdigi saptanmistir (26). Schaal ve ark. (12) tarafindan yürütülen farkli bir çalismada ise, gebelik süresince anason tüketen ve tüketmeyen annelerin bebeklerinin dogumdan 3 saat sonra ve dogumdan 4 gün sonra anason kokusuna verdikleri yüz ifadeleri, agiz ve bas hareketleri karsilastirilmistir. Bunun sonucunda annesi anason tüketmeyenlerin anason kokusuna daha fazla negatif yüz ifadesi verdikleri belirlenmistir (12). Farkli bir deneysel bir çalismada ise, gebeligin son trimester döneminde havuç suyu içen annelerin bebeklerinin 5-6 aylik olduklarinda, havuç suyu içmeyen ve tüketmeyen annelerin bebeklerine göre havuçlu tahili daha fazla tüketme egiliminde olduklari belirlenmistir (14). Amniyotik sivi, annenin tükettigi besinler sayesinde çesitli besin ögeleri ve lezzetleri birarada içermektedir (24), bu nedenle anne karninda yasanan lezzet deneyimleri, dogumdan sonra besinlere karsi verilen tepkileri ayrica besin tercihlerini etkileyebilecek bir faktör olarak karsimiza çikmaktadir. Anne Sütü ile Beslenme Süresince Yasanan Lezzet Deneyimleri Anne sütü karbonhidrat, protein, yag, vitamin, mineraller gibi besin ögelerini, ayrica immünoglobulinler, lizozimler, laktoferrin, alfa-laktoalbumin, oligosakkaritler gibi çesitli biyolojik komponentleri birarada içermektedir (27). Bunlarin yaninda, annenin tükettigi bazi besinlerin lezzeti anne sütüne geçebilmektedir (14). Böylece ilk 6 ay süresince anne sütü ile beslenme, bebeklerde optimal beslenmenin yaninda, lezzet deneyimleri araciligiyla besin tercihleri ve beslenme aliskanliklarinin gelisimine de yardimci olmaktadir (31,32). Anne sütünün lezzeti, annenin diyetindeki çesitlilige ve genel beslenme aliskanliklarina göre degismektedir (9,10). Annenin tükettigi besinlerde bulunan, özellikle bazi uçucu bilesikler anne sütüne geçebilmektedir (9,10,11,12,13,14,15,16,17,18,19,20,21,22,23,24,25,26,27,28,29,30,31,32,33,10,11,12,13,14,15,16,17,18,19,20,21,22,23,24,25,26,27,28,29,30,31,32,33,34). Örnegin; anason, sarimsak, havuç, nane, vanilya ve kimyon gibi çesitli lezzetlerin annenin diyetinden anne sütüne geçebildigi gösterilmistir (8,9,10,11,12,13,14,9,10,11,12,13,14,15,16,17,18,19,20,21,22,9,10,11,12,13,14,15,16,17,18,19,20,21,22,23,24,25,26,27,28,29,9,10,11,12,13,14,15,16,17,18,19,20,21,22,23,24,25,26,27,28,29,30). Annenin diyetinde bulunan bu tür bilesenlerin anne sütüne geçis miktari ve anne sütünde farkedilme zamani degisiklik göstermektedir (33,34). Böylece anne sütü ile beslenen bebeklerin, anne sütünün lezzetinde olusan degisikliklere göre, anne sütünü emme hizi, sekli, süresi ve miktari degisebilmektedir (28-30). Yapilan bir çalismada annenin sarimsak tüketiminin anne sütünün kokusunu degistirdigi, bebegin anne sütü emme davranisini etkiledigi belirlenmistir. Sarimsak tüketiminden 2 saat sonra anne sütünün kokusu degismekte, bebek anne memesinde daha uzun süre kalmakta ve daha fazla süt emmektedir (29). Farkli bir çalismada ise, bir grup anneye 10 mL vanilya esansi verilirken, vanilya esansi almayan diger bir grup kontrol grubu olarak degerlendirilmistir. Vanilya esansinin tüketimini izleyen 3 saat içerisinde, annesi vanilya tüketen bebeklerin daha uzun süre süt emdigi (vanilya: 39,0±3,3 dakika, kontrol 32,9±4,1 dakika) ve daha fazla anne sütü aldigi (vanilya: 205,0±15,6 mL, kontrol 178,2±17,1 mL) belirlenmistir (30). Annenin beslenmesindeki günlük degisikliklere bagli olarak anne sütünde bulunan uçucu bilesenlerin yogunlugu ve çesidi, dolayisiyla anne sütünün lezzeti laktasyon süresince sürekli degismektedir. Farkli günlerde anne sütünde olusan bu degisiklikler, bebege farkli ve yeni lezzetleri tanima firsati sunmaktadir. Sürekli olarak yeni lezzetler ile tanismak bebegin farkli lezzetlere alismasini ve sevmesini saglamaktadir (4,5,6,7,8,9,5,6,7,8,9,10,5,6,7,8,9,10,11,12,13,14,5,6,7,8,9,10,11,12,13,14,15,16,17,18,19,20,21,22,23,24,25,26,27,28,29,30,31,32,33). Annenin diyeti ile anne sütüne geçen lezzetler, tamamlayici besinlerin lezzeti arasinda köprü görevi üstlenmektedir (3). Anne sütü ile beslenen bebeklerin yasadiklari lezzet deneyimleri, tamamlayici besinlere baslandigi zaman bebeklerin o besinleri begenmesine, kabul etmesine ve tüketmesine yardimci olmaktadir (30-32). Ayrica anne sütü ile beslenme süresinde farkli lezzetler ile tanismak, tamamlayici besinlere baslandigi zaman yeni ve farkli lezzetlerin kabulünü kolaylastirmaktadir (10,11,12,13,14,11,12,13,14,15,16,17). Yapilan randomize kontrollü bir çalismada, çocuklarini anne sütü ile beslemeyi planlayan gebe kadinlar 3 gruba ayrilarak, birinci gruba gebeligin son trimester döneminde haftada birkaç gün 300 mL havuç suyu içmesi, ikinci gruba emzirmenin ilk 3 ayinda haftada birkaç gün 300 mL havuç suyu içmesi, kontrol grubu olan üçüncü gruba ise her iki dönemde de havuç ve havuç suyundan kaçinmasi istenmistir. Tahil içeren tamamlayici besinlere baslandiginda, amniyotik sivi veya anne sütünde havuç lezzeti ile tanisan bebekler kontrol grubu ile karsilastirildiginda, havuçlu tahila daha az negatif yüz ifadesi verdikleri ve daha fazla tüketme egiliminde olduklari saptanmistir (14). Son yillarda yapilan diger bir çalismada anne sütü alan ve mama ile beslenen 5-8 aylik bebekler karsilastirildiginda; hem annesi emziklilik süresince kimyon tüketen hem de tüketmeyen anne sütü ile beslenen bebeklerin kimyon lezzeti içeren patates püresini mama ile beslenenlere göre daha fazla tercih ettikleri saptanmistir (22). Anne sütü ile beslenen çocuklarda gözlemlenen beslenme ile ilgili bu olumlu davranislar, annenin diyetindeki çesitlilik ile birlikte anne sütüne geçen lezzetler sonucu yasanan duyusal deneyimler ile açiklanabilir (3,4,5,6,7,8,9,10,11,12,13,14,15,16,17,18,19,20,21,22,23,24). Bunlara ek olarak, anne sütü ile beslenen bebeklerin mama ile beslenenlere göre meyve ve sebzeleri daha fazla kabul ettikleri belirtilmektedir (10,11,12,13,14,15,16,17). Forestell ve Mennella (10) tarafindan, anne sütü ile beslenen bebekler tüketilen miktar, yeme hizi ve yüz ifadeleri açisindan mama ile beslenenler ile karsilastirildiginda, anne sütü ile beslenenlerin seftaliye karsi daha pozitif tepki verdikleri saptanmistir. Bu olumlu etki, annelerin laktasyon süresince düzenli olarak meyve tüketmeleri sonucu meyve lezzetine maruz kalmalari ile iliskilendirilebilir (3,4,5,6,7,8,9,10). Buna bagli olarak, annelerin laktasyon süresince düzenli olarak tükettigi besinlerin bebekler tarafindan daha fazla tercih edilebilecegi düsünülmektedir (10). Yapilan farkli bir çalismada da, anne sütü ile beslenen bebeklerin daha önce hiç denemedikleri farkli sebzeleri tüketim miktarinin mama ile beslenenlere göre daha fazla oldugu belirlenmistir (35). Yedi aylik bebekler ile yürütülen bir çalismada ise, bebeklere farkli sebze püreleri sunulmus ve anneleri tarafindan çocuklarin begenme durumu puanlandirilmis, ayrica tüketim miktarlari hesaplanmistir. Anne sütü ile beslenen bebeklerin anneleri tarafindan baslangiçta begenilmedigi ifade edilen bir sebze püresini dahi mama ile beslenenlere göre daha fazla miktarda (anne sütü: 52,5±33 g, mama: 26±18 g) tüketmis olduklari saptanmistir (20). Mama ile beslenen bebeklerin farkli lezzetler ile tanismasi anne sütü ile beslenenler ile karsilastirildiginda oldukça sinirlidir (9,10,11,12,13,14,15,16,17,18,19,20,21,22,23,24,25,26,27,28,29,30,31,32,33,34,35,36). Mamalarin degismeyen standart lezzetleri bulunmaktadir. Bu nedenle mama ile beslenen bebekler sadece belirli bir mamanin lezzetine alismaktadirlar. Anne sütü ve mama ile beslenen bebeklerin yeni besin kabulündeki farkliliklarin da annenin beslenmesi ile anne sütüne geçen çesitli lezzetler ile iliskili oldugu belirtilmektedir (4,5,6,7,8,9,10,11,12,13,14,15,16,17,18,19,20,21,22,23,24,25,26,27,28,29,30,31,32,33,5,6,7,8,9,10,11,12,13,14,15,16,17,18,19,20,21,22,23,24,25,26,27,28,29,30,31,32,33,34,35,36). Erken dönemde yasanan lezzet deneyimleri, anne sütü ile beslenen çocuklarin daha az seçici ve yeni besinleri denemeye istekli olmalarini ve buna bagli olarak çocukluk çaginda daha fazla meyve ve sebze tüketmelerini açiklamaktadir (9). Yedi yas çocuklarla yapilan bir çalismada anne sütü alan ve mama ile beslenenler karsilastirilmis, anne sütü ile beslenenlerin daha az seçici veya neofobik olduklari (37), yeni besinleri denemeye daha istekli olduklari saptanmistir (17,18,19,20,21,22,23,24,25,26,27,28,29,30,31,32,33,34,35,36,37,38). Ayrica 2-6 yas arasi çocuklarla yapilan diger bir çalismada ise anne sütü ile beslenen çocuklarin daha fazla meyve ve sebze tükettikleri belirlenmistir (39). Eger annenin diyetinde besin çesitliligi saglanabilirse bebegin de erken dönemde birbirinden farkli ve çesitli lezzet deneyimleri yasamasi mümkün olacaktir (3). Bu nedenlerle laktasyon süresince annelerin diyetinde çesitliligin saglanmasi, özellikle meyve ve sebze çesitliliginin arttirilmasi çocuklarin meyve ve sebze tüketiminin artmasina yardimci olabilecek bir faktör olarak kabul edilmektedir (7,8,9,10). Annenin tükettigi besinlerin lezzetinin anne sütüne geçerek bebek tarafindan farkedildigi böylece lezzetler ile önceden tanisilmasini sagladigi ve bu deneyimlerin gelecek dönemde yeni besin kabulü ve besin tercihleri üzerinde önemli rol üstlendigi vurgulanmaktadir (9,10,10,11,12,13,14,10,11,12,13,14,15,16,17,18,19,20,21,22,23,24,10,11,12,13,14,15,16,17,18,19,20,21,22,23,24,25,26,27,28,29,30). Tüm bunlar göz önünde bulunduruldugunda, anne sütü ile beslenmenin diyette besin çesitliliginin artmasinda önemli bir etkiye sahip olabilecegi söylenebilir.

Tamamlayici Besinler ile Yasanan Lezzet Deneyimleri

Tamamlayici besinler ile beslenme, anne sütü ile beslenmeden normal besinler ile beslenmeye geçis sürecini olusturmaktadir (40). Ilk 6 ay tek basina anne sütü ile beslendikten sonra (33,34), büyümekte olan bebegin demir, çinko gibi artan besin ögesi gereksinimini karsilamak için tamamlayici besinlere baslanmasi gereklidir. Bu süreçte, anne sütü veya mama miktari kademeli olarak azaltilirken, tamamlayici besinlerin miktari artirilmaktadir (41). Tamamlayici besinlere baslama zamani ve çesidi, bebegin büyüme ve gelismesini desteklemenin yaninda, beslenme aliskanliklarinin gelisimini de saglamaktadir (38). Bu nedenle bebege verilen tamamlayici besinlerin besin degerinin yüksek olmasi ayrica bebegin çesitli lezzet ve yapidaki besinlerle tanismasini saglayacak özelliklerde olmasi gereklidir (41). Tamamlayici besinlere baslama zamani, çesitli besinlerle tanistirilma durumu, besinlerle ilgili tekrarlayan lezzet deneyimleri, birbirinden farkli tat, lezzet ve yapiya sahip besinlerin duyusal özelliklerini ögrenme yeni besin kabulünü etkilemektedir (42,43). Ayrica tamamlayici besinler ile beslenme, bebegin yeni ve çesitli besinlerin lezzeti ile direk tanisabilmesi açisindan önemli ve hassas bir süreci olusturmaktadir. Böylece tamamlayici besinler, yeni besin kabulü ve gelecek dönem besin tercihlerinde belirleyici rol üstlenmektedir (3,4,5,6,7,8,9,10,11,12,13,14,15,16,17,18,19,20,21,22,23,24,25,26,27,28,29,30,31,32,33,34,35,36,37,38,39,40,41,42,43,44). Bu dönemde bebekler yeni lezzetlere ve deneyimlere açik olup yeni besinleri kabul etmeye isteklidirler. Bu nedenle bebeklere sadece ayni veya benzer lezzetlerin verilmesi yeni besin kabulünü olumsuz etkileyebilmektedir (3). Bebekler ilk basta begenmedikleri veya lezzetine aliskin olmadiklari besinleri tüketmeyi reddetmektedir (9). Besinleri begenmeleri ve tüketmeleri için mutlaka besinlerin tadina bakmalari ve tekrar tekrar denemeleri gereklidir. Belirli besinlere düzenli ve tekrarlanan biçimde maruz kalinmasi, bebeklerin o lezzete alismasini saglamakta ve böylece o besinin bebekler tarafindan tercihi, begenilirligi, denemeye olanak istekliligi ve tüketimi giderek artmaktadir (10). Çesitli deneysel çalismalar, bebeklerin belirli besinleri tekrarlayan günlerde ortalama 9-20 kez denedikleri takdirde, o besinin tercihinin ve tüketiminin artabilecegini göstermektedir (10,11,12,13,14,15,16,17,18,11,12,13,14,15,16,17,18,19,11,12,13,14,15,16,17,18,19,20,21). Örnegin 4-8 aylik bebekler taze fasulyeyi 8 kez denedikten sonra tüketilme isteginin ve yeme hizinin yükseldigi, ayrica tüketim miktarinin yaklasik 3 kat arttigi belirlenmistir (10). Bunu destekleyen diger bir çalismada da, en az 8 kez denedikten sonra baslangiçta begenilmeyen sebzelerin tüketim miktarinin ortalama 39±29 g’dan 174±54 g’a yükseldigi ve her denemede tüketim miktarindaki artisin ortalama 17 g oldugu saptanmistir. Dokuz ay sonra bile tüketimdeki bu artisin benzer sekilde devam ettigi ve bebeklerin %63’ünün baslangiçta begenmedikleri sebzeleri tüketmeye devam ettikleri belirlenmistir (20). Mama ile beslenen bebeklerin de tamamlayici besinlere basladiklari zaman besinleri en az 8-9 kez denemeleri saglanarak yeni besin kabulünün artirilabilecegi düsünülmektedir (10,11,12,13,14,15,16,17,18,11,12,13,14,15,16,17,18,19,20,11,12,13,14,15,16,17,18,19,20,21,22). Yedi aylik bebekler ile yürütülen bir çalismada, anne sütü ile beslenen bebeklerin baslangiçta begenmedikleri bir sebzeyi mama ile beslenenlere göre daha fazla miktarda tüketmelerine ragmen (anne sütü 52,5±33 g, mama 26±18 g), 7 kez denedikten sonra tüketim miktarlarinin esitlendigi belirlenmistir (20). Benzer olarak ilk kez denediklerinde anne sütü ile beslenen bebeklerin kimyon içeren püreyi mama ile beslenenlere göre daha fazla tükettikleri belirlenmis, fakat 10 kez denedikten sonra mama ile beslenenlerin tüketimlerinde daha hizli bir artis oldugu ve aradaki farkin ortadan kalktigi saptanmistir (22). Ne yazik ki birçok annenin bebegine yeni besinleri 5 kereden az sundugu, bu nedenle o besini sevmeleri için yeterli sürenin taninmadigi vurgulanmaktadir (20). Anneler yeni besinleri denerken bebeklerin yüz ifadelerini takip etmekte, negatif yüz ifadesi ile tepki gösterdikleri besinleri, begenmediklerini düsünerek bebege tekrar vermekten kaçinmaktadirlar (3,4,5,6,7,8,9,10). Baslangiçta çocuklarin olumsuz tepki verdikleri besinlerin tadina bir süre sonra tekrar bakmalarini, denemelerini ve lezzetine alismalarini saglamak oldukça önemlidir (3,4,5,6,7,8,9,10,11,12,13,14,15,16,17,18,19,20). Sekiz gün boyunca hem sadece armut hem de armut disinda birbirinden farkli meyvelere (seftali, elma, erik) maruz kalinmasinin, her iki grupta da armut tüketimini artirdigi belirlenmistir (19). Bu nedenle, bebeklerin birbirinden farkli lezzetlerle tanismasina firsat tanimakta yeni besin kabulünü kolaylastirmakta ve diyetin besin çesitliliginin artmasina yardimci olmaktadir. Erken dönemden itibaren ögünlerde ve ögün aralarinda farkli meyve ve sebze çesitlerinin denenmesi ile, diyette çesitliliginin artirilmasi hedeflenmelidir (3,4,5,6,7,8,9,10,4,5,6,7,8,9,10,11,12,13,14,15,16,17,18,4,5,6,7,8,9,10,11,12,13,14,15,16,17,18,19). Yapilan bir çalismada bebeklere ilk kez taze fasulye denendiginde ortalama 24±28 g tükettikleri belirlenmis, sonraki 14 gün boyunca enginar, brokoli, karnabahar verilerek farkli sebzelerle tanismalari saglanmis ve hemen sonrasinda tekrar taze fasulye denendiginde tüketim miktarinin yaklasik 2 kat artarak 45±44 g’a çiktigi belirlenmistir (21). Mennella ve ark. (19) 8 gün boyunca her gün ayni sebzelerin ve birbirinden farkli sebzelerin tüketimini karsilastirdiginda, diyette sebze çesitliliginin saglanmasi sonucu bebeklerin havuç, ispanak, taze fasulye tüketimi tek tip sebze ile beslenenlere göre daha yüksek bulunmustur. Benzer olarak, ortalama 4,5 aylik bebeklere baslangiçta havuç denenerek 9 gün boyunca bir grubun sadece havuç, diger grubun sadece patates, 3. grubun ise çesitli sebzeleri (bezelye, patates, kabak) tüketmeleri saglanmis, bunun sonucunda hem sadece havuç hem de çesitli sebzeler ile beslenen bebeklerin tükettikleri havuç miktarinin arttigi, sadece patates tüketenlerde ise degisme olmadigi saptanmistir. Bu çalismanin devaminda, bu bebeklerin tümüne ilk kez tavuk püresi denenmis ve 9 gün boyunca sebze çesitliligi saglanan grupta tavuk tüketiminin en yüksek miktarda oldugu belirlenmistir (18). Yapilan çalismalarda görüldügü gibi, tek tip beslenenlerde verilen besinin miktarinda giderek artis olmasina ragmen, yeni lezzetlerin kabulü düsüktür. Buna ragmen besin çesitliliginin saglanmasi, tüketilen besinlerin miktarini artirmasinin yaninda, yeni karsilasilan lezzetlerin kabulünü de kolaylastirmaktadir (18,19). Hem anne sütü hem de mama ile beslenen bebeklerin dahil edildigi diger bir çalismada, tüm bebeklere öncelikle havuç püresi denemis, sonrasinda 9 gün boyunca bir grup sadece havuç püresi tüketmis (düsük çesitlilik), 2. gruba 3 günde bir yeni sebze püresi verilmis (enginar, taze fasulye, balkabagi) (orta çesitlilik), 3. gruba ise günlük degisikliklerle ardisik günlerde ayni sebze gelmeyecek sekilde bu 3 sebze püresi verilmistir (yüksek çesitlilik). Daha sonra laboratuvar ortaminda 11. günde havuç püresi, 12. günde kabak-domates püresi tüketimleri gözlemlenmis, birkaç hafta sonra ise bezelye püresi, et ve balik tüketimleri karsilastirilmistir. Bu uzun süreli çalismada, anne sütü ile beslenip erken dönemde yüksek çesitlilik saglanan grubun yeni besin kabulünün en fazla miktarda oldugu saptanmistir. Yeni besin kabulünde, besinleri günlük degistirme sikliginin verilen toplam sebze çesidinden daha etkili oldugu sonucuna varilmistir (35). Ilk 6 ay sadece anne sütü ile beslenen bebeklerin dahi tamamlayici besinlere basladiklari zaman farkli lezzetler, özellikle sebzeler ile tanistirilmasi gereklidir. Ilk 6 ay sadece anne sütü alarak sonrasinda 9 gün boyunca tek tip sebze (havuç) ile beslenen bebeklerin, sebze çesitliligi (havuç, kabak, patates) saglananlara göre ilk kez denenen bezelye püresini daha düsük miktarda tükettikleri belirlenmistir (45). Son yillarda yapilan bir çalismada da tamamlayici besinlere baslandigi ilk 2 aylik dönemde denenen sebze ve meyve sayisinin yeni besinlerin kabulünde önemli etkisi oldugu belirlenmistir (44). Tamamlayici besinlere baslandigi dönemden itibaren diyette özellikle sebze çesitliliginin saglanmasi sonucu, yeni besinlerin kabulünün ve begenilirliginin artabilecegi vurgulanmaktadir (35). Tamamlayici besinlere baslanmasi ile birlikte besin seçiciligi de ortaya çikmaktadir (4,5,6,7,8,9,10,11,12,13,14,15,16,17,18,19,20,21,22,23,24,25,26,27,28,29,30,31,32,33,34,35,36,37,38,39,40,41,42,43,44,45,46,5,6,7,8,9,10,11,12,13,14,15,16,17,18,19,20,21,22,23,24,25,26,27,28,29,30,31,32,33,34,35,36,37,38,39,40,41,42,43,44,45,46,47). Bu dönemde lezzet çesitliliginin saglanmasi çocuklarin daha az seçici olmalarina yardimci olmaktadir. Lezzet çesitliligi, diyet çesitliliginin ve besin degeri yüksek besinlerin tüketiminin artmasi ile iliskilendirilmektedir. Böylece lezzet çesitliligi vücuda yeterli besin ögesi alimini ve saglikli beslenme aliskanliklarinin gelisimini saglamaktadir (3). Buna ek olarak tamamlayici besinlere baslama zamani ve bebege verilen besin miktarinin, ilerleyen dönemlerde obezite gibi metabolik bozukluklar üzerinde etkisi olabilecegi belirtilmektedir (48-50). Bebeklerin bulundugu aya göre uygun tamamlayici besinlere baslamasi ilerleyen dönemlerde yeterli enerji alimi ve boya göre agirliklarini olumlu yönde etkilemektedir. Hatali tamamlayici besinler bebeklerin istah, besin tercihi ve metabolizmasini degistirerek uzun dönemde obezite riskinin artmasina neden olabilmektedir. Bu nedenle erken dönemdeki beslenme hatalarinin çocukluk çagi obezitesi üzerindeki rolünü vurgulamak gereklidir (48). Çocuklarin meyve ve sebze tüketimleri oldukça düsük olup, bu besinleri tüketmelerini saglamak da oldukça zordur. Bu nedenle saglikli besinlerin tadinin begenilmesini saglamaya çalismak için stratejiler gelistirmek oldukça önemlidir. Tamamlayici besinlere baslandigi erken dönemlerden itibaren bebekleri farkli besinlerin lezzeti ile tanistirmak, saglikli besinlerin lezzetine alismalarini saglamak ilerleyen dönemlerde de saglikli besinlerin tercih edilmesi, meyve ve sebze tüketiminin artmasina yardimci olmaktadir (4,5,6,7,8,9,10,11,12,13,14,15,16,17,18,19,20,21,22,23,24,25,26,27,28,29,30,31,32,33,34,35,36,37,38,39,40,41,42,43,44,45,46,5,6,7,8,9,10,11,12,13,14,15,16,17,18,19,20,21,22,23,24,25,26,27,28,29,30,31,32,33,34,35,36,37,38,39,40,41,42,43,44,45,46,47). Bebeklere ögünler ve ögün aralarinda farkli renk, yapi ve lezzete sahip besinler verilmesi, tükettikleri besinlerin miktari ve çesidinde degisiklikler yapilmasi besinlerdeki farkli duyusal özellikleri tanimalarina yardimci olmaktadir (3). Tüm bunlar, uzun dönemde sagligin korunmasi ve obezite gibi sorunlarin olusum riskini azalabilecek anahtar faktörler arasindadir (4).

Sonuç

Erken dönemde besinlerle ile ilgili yasanan lezzet deneyimleri, ilerleyen dönemlerde çocuklarin besin tercihlerini ve beslenme aliskanliklarini etkilemektedir. Lezzet deneyimleri, fetal dönemde amniyotik sivi araciligiyla baslamakta, anne sütü ile beslenme süresince gelismekte ve tamamlayici besinlerin denenmesi ile beraber devam etmektedir. Amniyotik siviya ve anne sütüne geçen lezzetler çocuklarda yeni besin kabulünü, lezzet tercihini dolayisiyla besin seçimini etkileyen önemli faktörler arasinda yer almaktadir. Bu nedenle çocuklarin diyetinde saglikli besinlerin çesitliligini artirabilmek için fetal dönemden itibaren önlemlerin alinmasi gerekmektedir. Basta gebelik ve emziklilik süresince annenin diyetinde saglikli besinlerden olusan çesitliligin saglanmasi, sonrasinda ise çocuklarin ilk 6 ay anne sütü ile beslenmesinin saglanmasi oldukça önemlidir. Tamamlayici besinlere baslanmasi ile bebekler farkli besinlerin lezzeti ile direk tanismaktadir. Baslangiçta bebekler tarafindan begenilmeyen lezzetler ile bir süre sonra tekrar karsilasmalarini ve tadina bakmalarini saglamak, besinlerin lezzetine alismalarina yardimci olmaktadir. Anneler bu etkiden habersiz olup, çocuklarin begenmedikleri ve tüketmeyi reddettikleri besinleri çocuga tekrar vermekten kaçinmaktadir. Besinlerin lezzetine alismalarini saglamak uzun bir zaman alsa da, annelerin bu konuda tesvik edilmesi gereklidir. Buna ek olarak, bebeklerin farkli renk, yapi ve lezzete sahip besinleri tanimalarina firsat tanimak için ögün ve ögünler arasinda besin çesitliliginin saglanmasi gerekmektedir. Tamamlayici besinler ile beslenme süresince, çocuklara besleyici degeri yüksek besinler verilir ayrica lezzet çesitliligine alismalari saglanirsa, gelecek dönemlerde de saglikli besinleri tercih etmeleri ve saglikli beslenme aliskanligi kazanmalari saglanabilir.

Etik

Hakem Degerlendirmesi: Editörler kurulu tarafindan degerlendirilmistir. Finansal Destek: Yazarlar tarafindan finansal destek almadiklari bildirilmistir.

Makale sadece PDF formatında mevcuttur. PDF Görüntüle
2024 ©️ Galenos Publishing House